9:19 pm - ANMA!
9:41 am - HALKI YOKSUL BIRAKIP TERBİYE ETMEK İSTİYORLAR
10:31 pm - YOKSULLUK SINIRI MI, ENFLASYON ALTI ZAM MI? .
8:07 pm - İŞSİZLİK GİZLENİYOR MU? İnsanlar iş ekmek arama peşinde sürünürken…
6:58 pm - VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI
8:11 am - SONSUZ SAYGI VE MİNNETLE: Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk tüm yurtta anılıyor
10:57 pm - FATURALARDA YENİ DÖNEM! Elektrik ve doğal gazı zamlı ödeyecek kesim belli oldu
9:50 pm - BEKÇİLERLE İLGİLİ YENİ DÜZENLEME GELDİ…
9:12 pm - KÜÇÜK ÜRETİCİLİĞİN TASFİYESİ VE ŞİRKETLEŞME: Adım adım çökertme
İlk olarak ABD’nin Alaska eyaletinde piyasaya sürülecek somonlar, yasaların öngördüğü üzere net bir şekilde “GDO’lu” olarak işaretlenecek, böylece müşteriler ne aldıklarını bilecekler.
İnsanın hayvan genlerine müdahalesi, günümüzden on binlerce yıl önce başladı. O zaman yeryüzündeki hiçbir Homo sapiens bireyi, “gen” diye bir şeyden haberdar değildi. Ancak tavuklar gibi küçükbaş hayvanlar ve sığırlar gibi büyük baş hayvanların (ve tabii ki kurtlar gibi, sonradan en yakın dostumuz olacak olan köpeklerin atalarının) tek tip olmadığını, çeşitliliğe sahip olduklarını fark ettiler.
Bunlar arasından en faydalı buldukları veya arzuladıkları niteliklere sahip olanları birbiriyle çiftleştirirlerse, onların yavrularının bu arzulanan özellikleri daha çok taşıyabildiğini fark ettiler. Böylece milenyumlar sonra “Yapay Seçilim” olarak anılacak ve 1859 yılında yayınlanan Türlerin Kökeni kitabında ilân edilen “Doğal Seçilim”e temel olacak evrim mekanizması keşfedilmiş oldu. Atalarımız, bu keşiflerinin farkında olmasa bile…
Aslında yapmayı öğrendikleri şeyin fiziksel görünümlerle pek bir ilgisi yoktu elbette. Onlar fiziksel görünüme (veya davranışlara) bakarak, o fiziksel görünüme neden olan genler için bir “vekil özellik” kullanıyorlardı. Bu kötü bir yöntem değil; ama daha yavaş ve hataya açık bir yöntem. Bu nedenle yapay seçilim sürecinde üretilen her nesilde, arzulanmayan özelliklere sahip onlarca yavru da üretilebilir; bunların özenle elenmesi gerekir.
Ama atalarımız bunu yaptıkça, arada bir doğru gen kombinasyonlarını bir araya getirmeyi başarabiliyorlardı, böylece istedikleri fiziksel özellikleri gösteren yavruları da üretebiliyorlardı. Aslında yaptıklarının fiziksel özellikleri değil de onları üreten genleri seçmek olduğunu bilseler, doğrudan o genleri hedef alarak, çok daha isabetli bir seçilim yapabilirlerdi.
İşte bu, bugün genetik mühendislik yöntemleri olarak bildiğimiz bir dizi yöntemin kalbinde yatan mantık: Yapay Seçilim deneyimimiz sayesinde ve 1859 sonrasında gelen 1,5-2 asırlık evrimsel biyoloji (ve tabii genetik) literatürü sayesinde öğrendiklerimizi kullanarak, nesillerle boğuşmak zorunda kalmaksızın, genleri direkt olarak değiştirebilme gücü… Bugün haberlerde ürkütücü isimler ve görsellerle sunulan “genetiği değiştirilmiş organizmalar” ya da kısaca GDO, aslında bu şekilde üretilen canlılardan veya ürünlerden ibaret. Ama aradaki basamakları bilmeyenler için “genleri değiştirilmiş” sıfatı çok korkutucu geliyor. Halbuki insanın kendisi de diğer tüm canlılar gibi, doğal süreçte genleri değişmiş bir organizma; aksi takdirde asla evrimleşemezdik.
Dahası, var olan bütün tarım ve hayvancılık ürünlerimiz (brokoli, lahana, mısır, şeftali, karpuz, buğday, zeytin, koyun, tavuk, keçi, pamuk, pirinç, bufalo, bezelye, sığır, kedi, köpek, eşek, hindi, ayçiçeği ve daha nicesi), sadece doğal olarak değil, yapay olarak da genleri değiştirilmiş canlılar… Milenyumlardır. Bunların fiziksel özelliklerini kendi tercihlerimize göre seçerek genlerini değiştiriyoruz. Şimdilerdeyse bunu çok daha kontrollü bir şekilde yapabiliyoruz; ancak insanlar bu farktan haberdar olmadıkları için korkuyorlar.
ÇAĞRI FDA ONAYI ALDI
Bu korkuların yeniden ortaya çıkmasına neden olan bir olay ABD’deki somon piyasasında yaşandı. AquaBounty Technologies isimli bir şirket, ürettikleri genetiği değiştirilmiş somonlar için 2016 yılında ABD Gıda ve İlaç Başkanlığı’ndan (FDA) ilk defa onay almayı başaran firma olmuştu. Firmanın ürettiği balıklar, 3 ayrı balık türünden alınmış faydalı bulunan genler taşıması sayesinde, vahşi somon popülasyonundan 2 kat hızlı büyüyebiliyor ve piyasaya sadece 18 ayda sürülebiliyor. Bu özelliği dolayısıyla bu balıklara halk arasında “Frankenfish” (“Frankenstein” ile “balık” anlamındaki “fish” sözcüğünün birleşimi) deniyordu.
Firma 5 yıl boyunca Kanada ve Panama’da satışlarını sürdürdü, şimdiyse nihayet ABD piyasasına girmeye hazırlanıyor. FDA raporuna göre yeni balığın besin içeriği, somon çiftliklerinde üretilen genetiğine müdahale edilmemiş Atlantik somonu ile ayırt edilemez düzeyde. Başkanlık, bu somonların aşırı balık avcılığı ve somon çiftliklerinin sebep olduğu çevre kirliliği problemini azaltacağını umuyor.
GDO karşıtlarına göreyse balığın iri boyutları, onun bir “canavar” olduğunu doğruluyor. Onlara göre bu hamle, kapitalistlerin sıradan bir para kazanma numarasından ibaret. Endişelerinden biri, bu balıkların okyanusa sızıp vahşi popülasyonlarla çiftleşebilme ihtimali. FDA, AquaBounty’nin bu ihtimali analiz etmesini de istedi; ancak bulgularına göre böyle bir şey mümkün değil, çünkü üretilen somonlara ekstra bir X kromozomu veriliyor ve dolayısıyla kısır olarak doğuyorlar. Ayrıca üretildikleri tanklarda birden fazla bariyer var. Ama bu önlemler, Jurassic Park gibi filmlerden etkilenmiş olanları elbette tatmin etmeyecektir.
Şu anda satış önünde hiçbir engel gözükmüyor. İlk olarak ABD’nin Alaska eyaletinde piyasaya sürülecek somonlar, yasaların öngördüğü üzere net bir şekilde “GDO’lu” olarak işaretlenecek, böylece müşteriler ne aldıklarını bilecekler. Ancak vahşi somonları GDO’lu versiyonlara karşı savunan Salmon State organizasyonunun direktörü Tim Bristol, eyaletteki hiçbir satıcının GDO’lu somonları almayı düşünmediğini söylüyor. Ne kadar haklı olduğunu bekleyip göreceğiz.