2:43 pm - TRABZON’DA OTOMOBİL KAZASI! Baba ve oğlu yaralandı…
2:41 pm - VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI
2:22 pm - AİLE HEKİMLERİ YENİ YÖNETMELİĞE KARŞI İŞ BIRAKTI | Sağlık Hizmetleri ücretli olma yolunda…
10:38 am - TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ: Çok ciddi halk sağlığı sorunuyla karşı karşıyayız
8:22 am - SEBZE MEYVE FİYATLARI KATLANDI: Yurttaşın tabağında porsiyon küçülüyor
10:17 pm - BENZİN FİYATLARINA 74 KURUŞ ZAM
3:20 pm - “GEÇİNEMİYORUZ” DİYEN EMEKÇİLER ANKARA’DA YÜRÜDÜ: “Bu saltanat bitecek”
1:11 pm - KESK’İN ORGANİZE ETTİĞİ ‘GEÇİNEMİYORUZ’ MİTİNGİ: Binlerce yurttaş Ankara’da
5:16 pm - BİRLEŞİK KAMU-İŞ KASIM AYI VERİLERİNİ AÇIKLADI: Açlık sınırı 22.565 lira oldu
2016’da tasarruf amacıyla kalıcı hale getirilen ve bekleneni vermeyen yaz saati uygulaması tartışılmaya devam ediyor.
Sabaha karşı bir sokakta el ele tutuşmuş kadın, adam ve çocuk yürüyor.
Kısalan kış günlerinde ‘İleri saat’ uygulamasına yönelik tepkiler yoğunlaştı. Hükümet, özellikle öğrencileri ve erken mesaiye başlayan işçileri karanlıkta yollara düşüren bu uygulamanın enerji tasarrufu sağladığını savunuyor.
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) ise, uygulamanın tasarruf değil israf olduğunu vurguladı. Psikolog Simge Saraç da gün ışığından daha az faydalanan insanların daha depresif olduğunu söyleyerek, “Daha halsiz, enerjisiz yorgun hissediyoruz.
Herkes daha çökkün ruh halinde olunca daha gergin, daha öfkeli, daha tahammülsüz, daha stresli oluyoruz” diyor.
“TASARRUFA YÖNELİK BİR UYGULAMA DEĞİL”
Yaz saati uygulamasına dair görüştüğümüz EMO Yönetim Kurulu Üyesi Olgun Sakarya, Türkiye genelinde 2016 yılında sabit saat uygulamasına geçildiğini söyleyerek söze başlıyor.
Sabit yaz saati uygulamasının tüketimi artırdığını, bunun da faturalara ilave zam olarak yansıdığını söyleyen Sakarya, “2016 yılının kasım ayında yaz saati uygulamasının devamına karar verildi.
Sabit saat uygulamasına geçildi Türkiye genelinde. Biz o tarihlerde kasım ayını takip eden aylarda yaptığımız çalışmalarda aylık tüketimlerin 2016 Kasım ve aralık ayları tüketimlerinin 2015 yılı kasım ve Aralık, 2017 Ocak, Şubat, Mart ayı tüketimlerinin de 2016 Ocak, şubat, mart ayları tüketimlerinin çok üzerinde gerçekleştirildiğini gördük.
Yüzde 6,5 ve yüzde 9,5 civarında artışı söz konusuydu. O dönemde biz bu işin tasarrufa yönelik bir uygulama olmadığını, israf getirdiğini ifade ettik” diye konuştu.
“Tüketim arttı”
O tarihlerde yaptıkları bir çalışmaya değinen Sakarya, “Türkiye’yi iki bölge olarak düşünün, batı ve doğu bölgesi gibi. Yaklaşık yüzde 70’inin enerji tüketimi batı bölgesinde, yüzde 30’u doğu bölgesinde.
Nüfus yoğunluğunun yüzde 60’nın batıda yüzde 40’nin doğuda olduğu bir tespitimiz oldu. Tabi bu nüfus hareketleri her yıl değiştiği için yıl içerisinde bunlar mutlaka birkaç puan artı eksi yönünde değişim göstermiş olabilir.
Şimdi hem enerji tüketim yönünden hem de nüfus yoğunluğu açısından batıdaki durum böyleyse siz İstanbul’da saat 9’da havayı ancak aydınlık görüyorsunuz.
Hal böyle olunca hem enerji tüketimi hem de nüfus yoğunluğu açısından İstanbul, Bursa, Kocaeli, İzmir, Muğla, Antalya gibi nüfusun yoğun olduğu kentlerde günün geç saatlerine kadar gün ışığından yararlanamıyoruz.
Oysa enerjinin verimli kullanımı ve tasarrufu konusunda biz hep şunu söyleriz güneş enerjisinin hem ışığından hem ısısından azami ölçüde yararlanmak gerekir.
Batıdaki hem tüketim hem nüfus yoğunluğunu göz önüne alındığında güneş ışınlarından sabahın geç saatlerine kadar yararlanılamamış olmaması bir tasarruflu değil israf getiriyor.
Nitekim bunu o tarihlerde yapmış olduğumuz karşılaştırmalar aylık tüketim karşılaştırmalarıyla biz rakamsal olarak da o zamanlarda yayınlamıştır. Normal yıllık tüketim artışının çok üzerinde o aylara ait tüketim artışı olduğunu gördük ve bunu tasarruf değil israf olduğunu ifade ettik” değerlendirmesinde bulundu.
“Amaç talebi artırmak”
Bu uygulamaların özelleştirmelerin sonucu olduğuna dikkat çeken Sakarya, “Üretim şirketlerinin talebin düşmesi üzerine çok fazla üretip daha fazla kâr elde edememelerinin, aynı şekilde dağıtım şirketlerinin daha fazla satamamalarının bir sonucu olarak talebi artırmak üzere uygulamaya sokulan bir konu. Bu şekilde siyasal bir tercih kullanıldı.
Tasarruf değil israf getirdi. Elektrik enerjisinin piyasa faaliyetlerine terk edilip özelleştirmesi sonucunda ortaya çıktığını düşünüyorum. Bir an önce piyasa faaliyetlerinin kamusal düzleme çekilmesi gerekiyor. Yeniden kamusallığı tarif ederek toplum yararını göz önüne alan bir anlaşmayla enerji politikalarını bundan böyle bu düzlemde şekillenmesi gerektiğini ifade ediyoruz” diye konuştu.
“Tasarruf söz konusuysa rapor nerede?”
Enerji Bakanlığı tasarruf konusunda ısrarcı.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) tarafından hazırlanan bir raporla bu uygulama sayesinde büyük tasarruf yapıldığı açıklandı.
Sakarya konu ile ilgili, “O rapor nedense bir türlü kamuoyunun görüşüne açılmadı. Sizler de görmediniz, bizler de görmedik. Bir rapordan bahsediliyor, bu rapor aynı zaman toplumun genelini ilgilendiren bir rapor.
Ülkenin ekonomisini, insanların psikolojisini, o saatlerde işe okula giden insanların trafik, can güvenliğini ilgilendiren bir rapor.
Ama bu rapor nedense bir türlü paylaşılmadı. Sayın Bakan uygulamanın başladığı günden bugüne kadar şu kadar tasarruf oldu diye açıklama yaptı. Evet, böyle bir tasarruf söz konusuysa bunun da bir rapora, veriye dayanması gerek.
Bunun da açıklanması lazım. İTÜ raporunda elde edildiği ifade edilen tasarrufun mutlaka kamuoyu ile paylaşılması lazım. Yaz saati uygulamasının devamında ortaya çıkan karanlığın aydınlanması anca böyle söz konusu olabilir” değerlendirmesinde bulundu.
“Tahammülsüzlük artıyor”
Psikolog Simge Saraç ise bu uygulamanın hem okul çağındaki çocukları hem de çalışmak zorunda kalan emekçileri nasıl etkilediği hakkında değerlendirmede bulundu. Gün ışığından daha az faydalanan insanların biraz daha depresif olduğunu söyleyen Saraç, “Genel olarak insanlar depresif daha çökkün bir ruh halinde oluyor. Bu da tabi birçok şeyi etkiliyor.
İş performansını, motivasyonu etkiliyor. Vücudumuzu da etkiliyor daha halsiz, enerjisiz, yorgun hissediyoruz. Herkes daha çökkün ruh halinde olunca daha gergin, daha öfkeli, tahammülsüz, daha stresli oluyor. İnsanların birbiriyle olan ilişkilerini de etkiliyor.
Tahammül azaldığı için insanların birbirine gerginliği, tahammülsüzlüğü de yansıyor. Böyle olduğu için çatışmalar da artıyor. İlişkiler bu yüzden bozulabiliyor. Daha çok tartışma olunca çözmek uzlaşmak daha zor oluyor. Genel olarak ikili ilişkileri de etkileyebiliyor” dedi.
“Motivasyonu düşürür, dikkatlerini toplamaları zorlaşır”
Saraç, “Çocuklar, uyandıklarını bile anlamadan okula gidiyorlar. Sonuçta insanın kendine geldiğini anlaması için gün ışığını görmesi gerekiyor. Güne daha enerjik, pozitif başlaması için bu gerek.
Dolayısıyla çocuklar da daha yorgun, kendilerini toparlamadan, uykularını aldıklarını bile anlamadan okula gidiyorlar. O da tabi motivasyonlarını düşürüyor.
Dikkatlerini toplamalarını zorlaştırır, odaklanmalarını zorlaştırır” diye konuştu. Saraç, “Günlerin kısaldığı bu kış mevsimlerinde, gün ışığında faydalanmamız için bu uygulamadan vazgeçilmesi lazım” dedi.