8:29 am - VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI
8:55 am - ZAMLAR KASAYI DOLDURDU | Bu kooperatif halka kapalı
8:03 am - ARTAN GIDA FİYATLARI İDDİALAR VE GERÇEKLER
10:24 am - MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI AÇIKLADI! Ara tatil tarihleri belli oldu
8:32 pm - TRABZON’DAN TÜİK’E TEPKİ! “Bizim aklımız ile alay etmeyin”
7:20 am - ENFLASYON ARAŞTIRMA GRUBU (ENAG): Yıllık enflasyon yüzde 88,63
6:13 pm - TASARRUF TEDBİRLERİ OTİZM’İ VURDU! Trabzon’da bir okul kapatılıyor..!
Yaşama etki eden siyasi iktidarlarsa, toplumun yaşam standardını biçimleyen siyasi iktidarlarsa, hayatın yaşama mücadelesi ve talepleri yani insanların nasıl yaşayacağını belirleme sanatı da siyasidir, siyasettir.
14 Mayıs Çiftçiler Günü dolayısı gelinen noktada ülkemizde çiftçilerimizin durumuna ve genel tarıma bakışı değerlendirelim.
Küçük aile işletmeleri tasfiye olmaya; buna karşılık büyük işletmelerin ve tarım şirketlerinin ağırlığı artmaya başladı. Tarım/gıda sistemi uluslararası sermayenin çıkarlarına göre şekillendirildi.
Türkiye’de bölüşüm ilişkilerini sermaye lehine biçimlendirmeyi amaçlayan politikalar 2000’li yılların başında ivme kazandı. Bu süreçte tarımda küçük çiftçilerin kaderi piyasa güçlerine teslim edildi. Büyük ölçekli işletmeler ve şirket tarımını destekleyen politikalar sonucu küçük aile işletmeleri tasfiye olmaya başladılar.
TARIMSAL DESTEKLER VE FİYATLAR
Çiftçiye yönelik destekler Gayrisafi Yurt İçi Hasılanın (GSYH) yüzde 0,5’ini bile geçmezken büyük ölçüde ithalata bağımlı olunan tohum, mazot, kimyasal gübre, tarım ilacı gibi tarım girdilerinin fiyatları kontrolsüz bir şekilde arttı. Buna karşılık çiftçiler ürünlerini çoğu zaman maliyetin bile altında kalan fiyatlarla pazarlayabildiler.
KÜÇÜK ÜRETİCİLER, MÜLKSÜZLEŞME
Ürettiğinden para kazanamayan, yeterli desteği alamadığı için aldığı borçları ödeyemeyen ve yoksullaşan küçük çiftçiler tarımdan koptular, tarlalar ve meralar kaldı. Bu şekilde büyük miktarlarda arazi varlığı el değiştirdi. Kırda tutunamayanlar ya mevsimlik tarım işçiliğine yöneldiler ya da kentlerin varoşlarına göçerek işsizliğe, marjinal işlere, sosyal yardımlara mahkum oldular.
Ayrıca tarımda sözleşmeli üretim devlet desteğiyle yaygınlaştırıldı. Tarım/gıda tekelleri ile küçük üreticiler arasında standart ilişki biçimi haline gelen sözleşmeli üreticilik uygulaması, küçük üreticilerin şirketlere koşulsuz bağımlılığına açtı.
HASAT DÖNEMİ BAŞLIYOR
Mısır ve pamuk ekimi hemen hemen sona erdi. Çiftçi yoğun bir hasat sezonuna giriyor. Üretimi planlanmayan patates ve soğanda artan üretime karşın pandemi nedeniyle tüketim düştü, üreticinin elinde kalan ürünlerin bir bölümü uygunsuz depolama nedeniyle çürüdü, bir bölümü de Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından satın alındı. Şimdilerde soğan ve patateste erkenci çeşitlerin hasadı başladı, ancak üretici fiyatların maliyeti bile karşılamayacağı konusunda endişeli.
KURAKLIK BUĞDAY ÜRETİMİNİ AZALTTI
TMO, tonu 280 dolara (2.380 TL) yükselen ekmeklik buğdayda alım fiyatını açıklamadı ancak Çukurova ve GAP bölgesinin kuru tarım alanlarında hasat başladı.
Buğdayda geçen yıl 20,5 milyon ton olan rekoltenin bu yıl yüzde 9.75 azalarak yaklaşık 18,5 milyon ton olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor. O nedenle 2020 yılında 9,7 milyon ton olan buğday ithalatı 2021 yılında daha da artacak. Ancak pandemi sürecinde iklim değişikliği ve gıda güvencesi endişesi gibi nedenlerle ithalatçı ülkelerin fazla alım yapmaları, ihracatçı ülkelerin ise stoklarını artırmak istemeleri ve ihracatlarını kısıtlamaları nedeniyle talep yönünde sıkıntılar yaşanmaktadır.
Henüz alım fiyatı açıklanmadı ancak yaş çayda hasat bayram sonrası başlayacak. ÇAYKUR dekar başına verimin 750-800 kg olan birinci sürgün döneminde yaş çay alım kotasının 600 kg olarak uygulanacağını duyurdu.
GAP bölgesinde kuraklıktan etkilenen bir başka ürün olan kırmızı mercimekte Mayıs ayı itibariyle hasat başladı. Kavun-karpuz hasadı Haziranda, nohut hasadı ise Temmuzda başlayacak. Hasat, ağustosta gıda tekellerinin at koşturduğu fındık ile devam edecek.
ÇİFTÇİLERİN VE TARIMIN DURUMU
Hasat dönemi başında ülkemizde çiftçilerin ve tarımın genel durumu şöyle özetlenebilir:
Enflasyonu düşürmek bahanesiyle gümrük vergilerinin düşürülmesi veya sıfırlanması çiftçinin elindeki ürünün fiyatlarını düşürmekte, ucuz ithal ürünlerle rekabet edemeyen üretici tarımı, toprağı terk etmektedir.
Oysa tarımda küçük çiftçilerin söz ve karar sahibi oldukları, onların birikimlerinden yararlanan, halkın beslenme kültürüne uygun gıda üretme ve tüketme hakkını ve ülkenin ekolojik şartlarını merkezine alan ve demokratik planlama ile inşa edilen bir program uygulanmalıdır.