SON DAKİKA

DARICA HALK KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ (Akçaabat)

HASAT BAŞLADI ÇİFTÇİLER PERİŞAN

Bu haber 15 Mayıs 2021 - 9:29 'de eklendi ve 144 views kez görüntülendi.
HASAT BAŞLADI ÇİFTÇİLER PERİŞAN

HASAT BAŞLADI ÇİFTÇİLER PERİŞAN

Yaşama etki eden siyasi iktidarlarsa, toplumun yaşam standardını biçimleyen siyasi iktidarlarsa, hayatın yaşama mücadelesi ve talepleri yani insanların nasıl yaşayacağını belirleme sanatı da siyasidir, siyasettir.

14 Mayıs Çiftçiler Günü dolayısı gelinen noktada ülkemizde çiftçilerimizin durumuna ve genel tarıma bakışı değerlendirelim.

Küçük aile işletmeleri tasfiye olmaya; buna karşılık büyük işletmelerin ve tarım şirketlerinin ağırlığı artmaya başladı. Tarım/gıda sistemi uluslararası sermayenin çıkarlarına göre şekillendirildi.

Türkiye’de bölüşüm ilişkilerini sermaye lehine biçimlendirmeyi amaçlayan politikalar 2000’li yılların başında ivme kazandı. Bu süreçte tarımda küçük çiftçilerin kaderi piyasa güçlerine teslim edildi. Büyük ölçekli işletmeler ve şirket tarımını destekleyen politikalar sonucu küçük aile işletmeleri tasfiye olmaya başladılar.

TARIMSAL DESTEKLER VE FİYATLAR

Çiftçiye yönelik destekler Gayrisafi Yurt İçi Hasılanın (GSYH) yüzde 0,5’ini bile geçmezken büyük ölçüde ithalata bağımlı olunan tohum, mazot, kimyasal gübre, tarım ilacı gibi tarım girdilerinin fiyatları kontrolsüz bir şekilde arttı. Buna karşılık çiftçiler ürünlerini çoğu zaman maliyetin bile altında kalan fiyatlarla pazarlayabildiler.

KÜÇÜK ÜRETİCİLER, MÜLKSÜZLEŞME

Ürettiğinden para kazanamayan, yeterli desteği alamadığı için aldığı borçları ödeyemeyen ve yoksullaşan küçük çiftçiler tarımdan koptular, tarlalar ve meralar kaldı. Bu şekilde büyük miktarlarda arazi varlığı el değiştirdi. Kırda tutunamayanlar ya mevsimlik tarım işçiliğine yöneldiler ya da kentlerin varoşlarına göçerek işsizliğe, marjinal işlere, sosyal yardımlara mahkum oldular.

Ayrıca tarımda sözleşmeli üretim devlet desteğiyle yaygınlaştırıldı. Tarım/gıda tekelleri ile küçük üreticiler arasında standart ilişki biçimi haline gelen sözleşmeli üreticilik uygulaması, küçük üreticilerin şirketlere koşulsuz bağımlılığına açtı.

HASAT DÖNEMİ BAŞLIYOR

Mısır ve pamuk ekimi hemen hemen sona erdi. Çiftçi yoğun bir hasat sezonuna giriyor. Üretimi planlanmayan patates ve soğanda artan üretime karşın pandemi nedeniyle tüketim düştü, üreticinin elinde kalan ürünlerin bir bölümü uygunsuz depolama nedeniyle çürüdü, bir bölümü de Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından satın alındı. Şimdilerde soğan ve patateste erkenci çeşitlerin hasadı başladı, ancak üretici fiyatların maliyeti bile karşılamayacağı konusunda endişeli.

KURAKLIK BUĞDAY ÜRETİMİNİ AZALTTI

TMO, tonu 280 dolara (2.380 TL) yükselen ekmeklik buğdayda alım fiyatını açıklamadı ancak Çukurova ve GAP bölgesinin kuru tarım alanlarında hasat başladı.

Buğdayda geçen yıl 20,5 milyon ton olan rekoltenin bu yıl yüzde 9.75 azalarak yaklaşık 18,5 milyon ton olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor. O nedenle 2020 yılında 9,7 milyon ton olan buğday ithalatı 2021 yılında daha da artacak. Ancak pandemi sürecinde iklim değişikliği ve gıda güvencesi endişesi gibi nedenlerle ithalatçı ülkelerin fazla alım yapmaları, ihracatçı ülkelerin ise stoklarını artırmak istemeleri ve ihracatlarını kısıtlamaları nedeniyle talep yönünde sıkıntılar yaşanmaktadır.

Henüz alım fiyatı açıklanmadı ancak yaş çayda hasat bayram sonrası başlayacak. ÇAYKUR dekar başına verimin 750-800 kg olan birinci sürgün döneminde yaş çay alım kotasının 600 kg olarak uygulanacağını duyurdu.

GAP bölgesinde kuraklıktan etkilenen bir başka ürün olan kırmızı mercimekte Mayıs ayı itibariyle hasat başladı. Kavun-karpuz hasadı Haziranda, nohut hasadı ise Temmuzda başlayacak. Hasat, ağustosta gıda tekellerinin at koşturduğu fındık ile devam edecek.

ÇİFTÇİLERİN VE TARIMIN DURUMU

Hasat dönemi başında ülkemizde çiftçilerin ve tarımın genel durumu şöyle özetlenebilir:

  • Son yirmi yılda nüfusun yaklaşık 18 milyon kişi artmasına karşın tarımın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH), istihdam ve ihracata katkısı giderek azaldı.
  • Tarımın GSYH içindeki payı düşmekte. 2010 yılında yüzde 9 olan bu pay, 2020 yılında yüzde 6,5’e düşmüştür.
  • Türkiye tarımsal hasıla bakımında Avrupa’da birinci olduğunu iddia ederken, dolar bazında değerlendirildiğinde tarımsal hasılada da ciddi düşüş olduğu görülmektedir. Türkiye’nin 2010 yılında tarım hasılası 69,7 milyar dolar iken, 2020’ye gelindiğinde 47,4 milyar dolara gerilediği görülmektedir.
  • Tarımın istihdamdaki payı da azalmaktadır. Tarım sektörünün 2010 yılında yüzde 23,3 olan istihdamdaki payı Mart 2021 ayı itibariyle yüzde 17,3’e gerilemiştir.
  • Üretim alanları daralmaktadır. TÜİK verilerine göre, 2002 yılında 26,6 milyon hektar olan ekim alanları 2020’de 23,1 milyon hektara gerilemiş, yani 3,5 milyon hektar daralmıştır.
  • Tarım toprakları cömertçe amaç dışı kullanıma açılmakta; hidroelektrik santrallerle (HES’ler) dereler kurutulmaktadır.
  • Yapılan birçok yasal değişiklikle, hayvancılık için ucuz ve kaliteli yem girdisi sağlayan meraların amacı dışında kullanımlarına imkan sağlanmaktadır.
  • Üretim alanlarının yanı sıra çiftçi sayısı da azalmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, 2003 yılında Çiftçi Kayıt Sisteminde (ÇKS) 2,8 milyon çiftçi kayıtlı iken, 2020 yılında bu sayı 2,1 milyon kişiye gerilemiştir. Çiftçi ÇKS’ye tarımsal destek almak için kayıt yaptırmaktadır. Sahip olduğu tarım alanı küçük olduğu için kayıt yaptırmaya gerek görmeyen küçük çiftçilerin tarımdan daha fazla çekildikleri dikkate alındığında çiftçi sayısındaki düşüşün daha yüksek olduğu ortaya çıkmaktadır.
  • Küçük çiftçiler desteklerden yararlanamamakta, tarıma yönelik transferler GSYH’nin binde 5’ini geçmemektedir. Türkiye üreticiyi ve üretimi desteklemek, ekim alanlarını artırmak yerine ithalat kolaycılığını seçmektedir.

Enflasyonu düşürmek bahanesiyle gümrük vergilerinin düşürülmesi veya sıfırlanması çiftçinin elindeki ürünün fiyatlarını düşürmekte, ucuz ithal ürünlerle rekabet edemeyen üretici tarımı, toprağı terk etmektedir.

  • Çiftçiler yaşadıkları finansman sorununu banka kredilerine başvurarak çözmeye çalışmaktadır. 2021 Mart ayı itibariyle çiftçinin bankalara olan borcu 140 milyar liraya ulaşmıştır. Özellikle küçük çiftçiler kredi borçlarını ödeyemediği için ipotek gösterdiği tek geçim kaynağı olan tarım arazileri alacaklı olan bankalar aracılığıyla satılmaktadır.
  • Türkiye tohum, akaryakıt ve kimyasallar gibi tarım girdilerinde ithalata bağımlıdır. Günümüzde tarımın en başta gelen sorununu yüksek girdi maliyetleri oluşturmaktadır.
  • Dış ticaret rakamları hesaplama yöntemine göre farklılık göstermekle birlikte, ithalatla ihracat genellikle başa baş gerçekleşmektedir. 2020 yılı verilerine göre, gıda ürünleri ihracatı 20,3 milyar dolar, hammaddeler ihracatı ise 914 milyon dolar olmak üzere toplam 21,2 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirilmiştir.
  • İthalata bakıldığında, gıda ürünleri 14,6 milyar dolar ve tarımsal hammaddeler 5 milyar dolar olmak üzere toplam 19,7 milyar dolarlık ithalat yapılmıştır. Türkiye tarımsal hammaddelerde dışa bağımlı ve dış ticaret açığı verirken, işlenmiş gıda ürünlerinde ihracat fazlası vermektedir.
  • Ne yazık ki Türkiye özellikle hububat, yağ bitkileri ve pamukta net ithalatçı bir yapıya sahiptir. Tarımda üretim planlaması yapılmadığı için üretim (dolayısıyla çiftçi gelirleri) yıldan yıla dalgalanma göstermekte; bir yıl soğan, patates bile ithal edilirken ertesi yıl üretim fazlalığı nedeniyle bu ürünler çöpe gitmektedir.
  • Sonuçta küçük aile işletmeleri tasfiye olmaya; buna karşılık büyük işletmelerin ve tarım şirketlerinin ağırlığı artmaya başlamış, tarım/gıda sistemi uluslararası sermayenin çıkarlarına göre şekillendirilmiştir.

Oysa tarımda küçük çiftçilerin söz ve karar sahibi oldukları, onların birikimlerinden yararlanan, halkın beslenme kültürüne uygun gıda üretme ve tüketme hakkını ve ülkenin ekolojik şartlarını merkezine alan ve demokratik planlama ile inşa edilen bir program uygulanmalıdır.

Etiketler :
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA