GÖZLER IŞILTILI | Yurttaşlar perişan!

.

Yüksek enflasyon ve değerli yabancı paralar karşısında ülkenin parası pul oldu.

Zam sağanağı gece gündüz durmaksızın devam ediyor.

Halk, karda kıyamette bazı gıda maddelerini alabilmek amacıyla uzun kuyruklar oluşturuyor.

Nedeni ise hayat pahalılığından dolayı bu maddelere üç kuruş daha az ödemek. Çarşılar, pazarlar, marketler tarihlerinin en tenha dönemlerini yaşıyorlar.

Geçmişte tarımda kendine yeterli olmakla övünen bir ülke şimdilerde tarımda tam bir çöküş yaşıyor. Mazotun, gübrenin, elektriğin vb. artan maliyetlerinden dolayı ekilemeyen toprakların alanı hızla büyüyor.

Tarımı yakından takip eden uzmanların daha ağır bir gıda krizi yaklaşıyor uyarılarına, iktidarın en tepesinden “Bizim öyle sorunlarımız yok” yanıtı veriliyor. Ülkenin canlı hayvan sayısı azalıyor, yem fiyatlarından dolayı beslenemeyen hayvanlar kesimhanelere gönderiliyor.

Ekonomiden sorumlu bakan ise işlerin iyi gittiğini vurgulamak için “Gözlerimdeki ışıltıya bakın, bu ülkede iş yapıp para kazanmak tatlı bir şey” nakaratını tekrarlayıp duruyor.

Ülkenin resmi istatistik kurumu bakanı doğrulamak için işsizlik oranını, enflasyon oranını düşük göstermek için kırk takla atıyor. TÜİK son açıkladığı rakamlar ile işsizlik oranının ve işsiz sayısının düştüğünü ilan etti. İnananlar bir adım öne çıksın!

Bakanın gözleri ışıltılı ama vatandaşın gözünde fer kalmadı. Nasıl kalsın ki; ülkenin bazı büyük patronları “garantili” kârları, bazı para sahipleri kur korumalı zenginliklerini sağlama bağlarken, vatandaşın ne enflasyona ne hayat pahalılığına karşı garantili gelir artışı var.

Asgari ücret artırılsın talepleri ilgili bakan Bilgin tarafından “anlamsız” bulunuyor. Zamlar geri alınsın talebi yeni bir zam sağanağıyla yanıtlanıyor. İktidarın Rusya’nın Ukrayna işgalinden önce bütün bunları savunacak yüzü kalmamıştı, ama şimdi bütün suç savaşa yüklenmeye başladı.

Oysa savaş zaten batık olan ekonomiyi biraz daha dibe çekmenin ötesinde bir rol oynamadı. Diğer ülkelerde enerji fiyatları yüzde 30 artmışsa, Türkiye’de bu artış yüzde yüzün üzerinde gerçekleşti ve halen de haraç alır gibi zam bindirilmeye devam ediliyor.

İktidar çevrelerinden “Ülkenin önüne yeni fırsatların açıldığı”, Rusya’dan çekilenlerin Türkiye’ye akın edeceği masalı yayılıyor. Yıkımdan, kandan, cesetler üzerinden soygunculuk yapmanın hesapları yapılıyor.

Tablo ortadadır. İşçi ve emekçi halk krizin tüm yükünün sırtına yıkılmasından dolayı sınırsız bir soygunla karşı karşıya. Bu nedenle çeşitli kesimler taleplerini yenileyerek iktidarın ve sermayenin karşısına çıkıyorlar.

Öne çıkan talepler zamların geri alınması, durdurulması, tüm iş kollarında ücretlerin ve maaşların artırılması, asgari ücretin artırılması ve yılda iki kez belirlenmesi, emeklilere asgari ücret düzeyinde maaş verilmesi -asgari ücretten az alanlara- çalışma koşullarında düzeltmelerin yapılması vb. merkezinde yoğunlaşıyor.

DİSK bazı illerde mitingler gerçekleştirdi, halk bazı yörelerde sokaklara çıktı ve yaşam koşullarını protesto etti, geçinemediğini haykırdı. İşçiler fabrikalarda durumlarını nasıl değiştirebileceklerini tartışıyor. Halk için demokrasi talepleri yaygınlaşıyor, çok güçlü olmasa da eylemlere dönüşüyor.

Bu hareketlere gerekli yardım yapıldığında yaygınlaşıp, güçleneceğinin, taleplerini daha ileriden ve kararlılıkla öne süreceğinin tüm belirtileri mevcut. İşçi sınıfı ve emekçi halkın hareketi gelişip, güçlenecek, daha ileri taleplere yönelecekse, hiç kuşku yok ki yukarıdaki talepler uğruna mücadele ederek bunu gerçekleştirecek.