8:55 am - ZAMLAR KASAYI DOLDURDU | Bu kooperatif halka kapalı
8:03 am - ARTAN GIDA FİYATLARI İDDİALAR VE GERÇEKLER
10:24 am - MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI AÇIKLADI! Ara tatil tarihleri belli oldu
8:32 pm - TRABZON’DAN TÜİK’E TEPKİ! “Bizim aklımız ile alay etmeyin”
7:20 am - ENFLASYON ARAŞTIRMA GRUBU (ENAG): Yıllık enflasyon yüzde 88,63
6:13 pm - TASARRUF TEDBİRLERİ OTİZM’İ VURDU! Trabzon’da bir okul kapatılıyor..!
Tüm dünya halklarına umut olan, mazlum halkların yenilmez, yıkılmaz, defedilemez sandıkları emperyalist haydutların yenilebileceği, yıkılabileceği, işgal ettikleri topraklardan gönderilebileceği inancını doğuran, mazlum halkların önderlerine örnek ve ışık olan 30 Ağustos Büyük Zafer’imizin 102’inci yıldönümü tüm halkımıza kutlu olsun.
Öyle bir zaferdi ki bu zafer, bu zaferin hayalini bile kurmak olanaksızdı.
Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi, Büyük Zaferimizin Başkomutanı Mustafa Kemal’in en yakın silah arkadaşı İsmet İnönü anlatıyor bu yılları:
“Milli Mücadele açıldıktan sonra, askeri zaferimiz de, hemen ümitsiz bir hayal olarak izlenmiştir. Bu zafer, hiçbir harbin şartlarına benzemeyen müstesna zorluklar içerisinde kazanılmıştır.
Birinci Dünya harbi sonunda silahlarımız ve cephanemiz geniş ölçüde müsadere edilmişti. Kaçırılabilen sınırlı ölçüde silahlar cephane muharebe meydanlarına sırtta taşınarak, kağnı arabası ile götürülüyordu.
Milli Mücadele boyunca hiçbir yerde, bu asrın bir meydan muharebesini idare edecek miktarda cephane bulundurulamamıştır.
En muvaffak bir seferin tabiatında bile mevcut başarısızlık ve aksi olay günleri karşısında, bir kısım aydın diye bilinen karamsar çevreler, işte adamlar hayal peşindedirler, diyorlardı. Kesin neticeli büyük meydan muharebeleri bu malzeme ile kazanılmıştır.
Atatürk, zaferi sağlayan bu ordunun teşkilinde ve seferlerin acı günlerine dayanmakta, netice günlerinde kesin vuruşlu sevk-i idarede, hakkıyla Başkomutanlık etmiştir. Ümitsizlik anlarını yenmiş, vasıtasızlık ve imkansızlık unsurlarını tesirsiz bırakmıştır.”
İşte Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mıza son noktayı koyan, Yunan Maskeli Emperyalist Haydutları yenilgiye uğratan 30 Ağustos Zaferi; Halkımızın Emperyalist Yedi Düvelin boyunduruğuna girmemek için canını bu vatan uğruna seve seve feda eden iradesiyle kazanıldı.
Bu şanlı zaferimiz, bu toprakları vatan yapmak için kanlarıyla sulayan Kuvayimilliyeci Atalarımızın, onurlarını yaşamdan değerli tutan anlayışıyla, “Söz konusu Vatansa Gerisi Teferruattır” diyen önderleri Mustafa Kemal’in bu veciz sözünü emir kabul edip bütün şahsi dünyalarını ellerinin tersiyle itmeleriyle kazanıldı.
Bu şanlı zafer; Malazgirt’ten Dumlupınar’a bu topraklarda mücadele eden Alparslan’dan Mustafa Kemal’e; toleranslı, yiğit, doğasever, fedakâr, dürüst, mert insanlarımızdan bize miras kalan bağımsızlık ve özgürlük tutkusuyla kazanıldı.
Peki, Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mıza son noktanın konulduğu büyük zafer kime karşı kazanıldı? Biz kimi, kimleri yendik, Winston Churchill’in deyimiyle “Büyük Harp”te?
İşte 102 yıl önce kiminle savaştığımızı bir an bile olsa unutmamak, bunu hiçbir zaman gözden kaçırmamak gerekir. Kuvayimilliyeci Atalarımız, Mustafa Kemal önderliğinde, Yunan maskeli Emperyalist Yedi Düvelle Amerika’nın da, Japonya’nın da içinde olduğu tüm Batı Âlemiyle savaştı.
Yani biz Kurtuluş Savaşı’mızda, sadece Doğu’da Ermeni Ordusu’nu, Batı’da Yunan Ordusu’nu yenmedik. “Hasta Adam” dedikleri Osmanlı’yı tümden ortadan kaldırmak, Halkımızın varlığını sona erdirmeye yeminli emperyalist dünyayı yendik.
Sadece emperyalist dünyayı mı yendik?
Hayır.
Biz içeride de, kaderini bu emperyalist haydutlara bağlamış yerli işbirlikçileri yenilgiye uğrattık.
Kimdi bunlar?
Sütçü İmam’ın deyimiyle “Mustafa Kemal Paşa ve Kuvayimilliye aleyhine fetva verip düşmanlık yapan”, “damarlarında kâfir kanı akan” Vahdettin’leri, Damat Ferit’leri, Mustafa Sabri Efendi’leri, Dürrizade’leri, Nemrut Mustafa Paşa’ları, Sait Molla’ları, Ali Kemal’leri yendik.
Bu Ortaçağcı güruh; Mustafa Kemal ve Kuvayimilliyeciler hakkında idam fermanları çıkartanlardı. Bunlar, yakaladıkları Kuvayimilliyecileri yargılama maskesiyle idam eden hainlerdi.
Ve bunlar, kan dökerek, ırza geçerek ülkemizi işgale yeltenen o dönemki Yunan Ordusu’nu Halife adına, Vahdettin adına kutsayan, “Halife ordusudur.
Ne acıdır ki, Emperyalist Haydutlarla, Yunan’la işbirliği yapanlar, ABD Emperyalist Haydudu tarafından ülkemizin başına çöktürülmüş durumda.
Ne diyor 102 yıl önce Emperyalist Yedi Düvelin gemilerine bindirip gönderilen Vatan ve Halk düşmanlarının mirasını sahiplenen ve savunan Ortaçağcı gericiler?
“Keşke Yunan galip gelseydi”, “Keşke Hatay Fransa’da kalsaydı” diyorlar.
Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın Önderlerine “İki Ayyaş”, “Ölmüş İnek” diyerek her gün hakaretler yağdırılıyor.
Yetmiyor; Kuvayi milliye yadigârı ne kadar kurum varsa onları yerli-yabancı Para babalarına peşkeş çekiliyor. Kuvayi milliyeci Atalarımızın kanlarıyla ıslatarak Vatan yaptıkları topraklarımız bir bir elden çıkarılıyor.
Bunlar da yetmiyor; ülkemizi 15 milyona yakın, her biri Ortaçağcı, her biri Yeni Sevr’in adı olan BOP’un askeri olmaya aday istilacılarla doldurarak, Türkiye’de Türkü azınlığa düşürmeyi hedefleniyor.
Ve nihai hedeflerine ulaşmak için yakıyorlar, yıkıyorlar, satıyorlar. Mustafa Kemal’lerin, İsmet İnönü’lerin kurduğu Laik Cumhuriyet’i yıkıp yerine Ortaçağcı Din Devletinin kurumlarını inşa ediliyor.
Zafer naraları atıyorlar: Kuvayi milliye’den, Mustafa Kemal’lerden, İsmet İnönü’lerden öcümüzü aldık, Vahdettin, Damat Ferit, Nemrut Mustafa Paşa, Ali Kemal, Dürrizade, Sait Mol’la atalarımızın intikamını aldık, diye bayram ediyorlar. Etsinler bakalım…
Mustafa Kemal; “Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur. Ulusların tutsaklığı üzerine kurulmuş kurumlar her yanda yıkılmaya mahkûmdurlar”, diyor.
Ülkemizi ABD Emperyalist Haydudunun isteği doğrultusunda en az üç parçaya bölmeye, Halkımızı ABD ve AB Emperyalistlere köle etmeye yeminliler de yıkılmaya mahkûmdurlar.
İnanıyoruz ki, 102 yıl önce Kuvvacı Atalarımızın canlarını ortaya koyarak elde ettikleri Ulusal Kurtuluşu nihai sonucuna ulaşıp Sosyal Kurtuluşla taçlanacaktır.
Buna inancımız tamdır. Bunun için mücadele ediyoruz, tıpkı Kuvayi milliyeci atalarımız gibi. Demokratik Halkın İktidarını kuruncaya kadar da mücadele etmeye devam edilecektir.
30 Ağustos halkımızın işgalcilere, işbirlikçilere, saraya, hilafet ve saltanat düşkünlerine vurduğu tokatın en şiddetlilerinden biriydi.
En çok da bu nedenle, kutlu olsun!
Peki, şimdi aradan 102 yıl geçti ve zaferden geriye ne kaldı?
Ülkemizin dört bir yanı, yerli ve çok uluslu şirketlerin işgali altında. Topraklarımızda dünyanın en büyük işgalci örgütü NATO’nun üsleri ve ABD askerleri bulunuyor.
102 yıl önce başaramadıklarını işbirlikçi patronları eliyle ve onların temsilcisi eliyle başardılar.
Bunun için Cumhuriyet’i bir daha yıkamayacakları şekilde, eşitlik ve özgürlük temelinde yeniden kurmaya ihtiyacımız var.
102 yıl önce öne atılan, işgalcileri bu topraklardan söküp atan halkımıza sözümüz olsun…
Bilsinler ki, Emekçi halkımız Cumhuriyet’i yeniden ayağa kaldırdığında, sosyalist Türkiye’de kutlanacak!Cumhuriyet