SON DAKİKA

DARICA HALK KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ (Akçaabat)

SERMAYEYE ANAHTAR TESLİM: Devlet, okul öncesinden liseye, eğitimin her kademesinden çekiliyor

Bu haber 10 Eylül 2025 - 10:45 'de eklendi ve 3 views kez görüntülendi.
SERMAYEYE ANAHTAR TESLİM: Devlet, okul öncesinden liseye, eğitimin her kademesinden çekiliyor

SERMAYEYE ANAHTAR TESLİM: Devlet, okul öncesinden liseye, eğitimin her kademesinden çekiliyor

.

Devlet, okul öncesinden liseye kadar eğitimin her kademesinden adım adım çekiliyor. MEB’in yeni yönetmeliğiyle birlikte, devletin ücretsiz kreş ve anaokulu açmadığı alanda “çocuk etkinlik ve oyun evleri” ile özel okulların önü açıldı, eğitimciler kamusal sorumluluğun tamamen özel sektöre bırakıldığını vurguladı.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın 5 Eylül’de yayımlanan yeni yönetmelik değişikliğiyle okul öncesi eğitimde özelleşmenin önü açılmaya devam ediyor.

Çocuk etkinlik ve oyun evleri adı altında yeni kurum türü tanımlanırken, özel okul ve kursların işleyişine dair pek çok kolaylık getirildi. Eğitimciler, devletin kamusal okul öncesi sorumluluklarını terk ederek bu alanı özel sektöre bıraktığını vurguladı.

Yeterli sayıda ücretsiz kreş ve anaokulu açmayan Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yönetmeliğinde en dikkat çeken başlık, 25-72 ay arası çocuklara yönelik “çocuk etkinlik ve oyun evi” adlı yeni kurum türü oldu.

Oyun ve etkinlik temelli bu kurumlar, okul öncesi eğitimin yerini tutmayacak olmasına rağmen özel sektör eliyle yaygınlaşacak.

KAMU ÇEKİLİYOR, PİYASA BÜYÜYOR

Yönetmelikte yer alan ve piyasalaşmayı hızlandıran değişiklikler şunlar oldu:

  • Zincir kurumların önü açıldı.
  • Ücretlendirme sistemi özel okulların lehine düzenlendi; yemek, kitap, kıyafet ve pansiyon gibi tüm kalemler velilere ek yük olarak yansıtılabilecek.
  • Uluslararası okullar için MOBİS adlı yeni bir bilgi sistemi kuruldu, bu kurumların sayısının artması öngörülüyor.
  • Özel liselerde yatılılık hizmeti serbest bırakıldı.

MEB’in adımları yalnızca okul öncesiyle sınırlı değil. Temmuz ayında çıkarılan “proje okulları yönetmeliği” ile, liselerde “hamilik” kavramı getirilmiş ve çok sayıda özel program uygulayan okulun özel program uygulama yetkisi şirket ve vakıflara bırakılmıştı.

Eğitimciler bu düzenlemeyi kamusal eğitimin tasfiyesi olarak nitelendirmişti.

Yeni yayımlanan yönetmelikte ise benzer bir yaklaşım mesleki eğitimde görülüyor. Özel mesleki ve teknik Anadolu liseleri açacakların, öğrencilerin staj ve beceri eğitimleri için orta veya büyük ölçekli işletmelerle en az 10 yıl süreli protokol imzalama zorunluluğu getirildi.

ÖZELLEŞTİRMELER SONLANDIRILMALI

Yönetmelik değişikliğini BirGün’e değerlendiren Eğitim Sen İzmir 5 No’lu Şube Başkanı Savaş Candemir, “Okul öncesi eğitim kurumlarının sayısı yeterli olmadığı için her yıl anaokulları ile ilgili kayıt dönemlerinde büyük bir sıkıntı yaşanıyor.

Aileler çocuklarını daha güvenli ve fiyatları daha uygun olduğu için kamu kreş ve anaokullarına göndermek istiyor. MEB’in anaokul düzeyinde okullaşma oranını yükseltmek için hızlıca anaokulları için bütçe ayırıp anaokulu yapması gerekiyor.

Vatandaşın beklentisi de bu yönde ama maalesef devlet her kademe okul düzeyinde özel okulları özendiriyor. Özel okullara kaynak aktarıyor ve sermayeyi destekliyor.

Bu yönetmelikle de kreş ve anaokulu düzeyinde devletin sorumluluğunu azaltıp bu alanda da daha fazla özelleştirmeye ve özel okula destek oluyor”

ÇOCUKLARIN HAKLARINI ELLERİNDEN ALMAYA HAZIRLANIYORLAR

Zorunlu eğitim tasfiye edilecek

Eğitimin bir hak olmaktan çıkarıldığı, yalnızca satın alınarak ulaşılabildiği onlarca adım atıldı. Şimdi ise eğitimde yaratılan bu yıkımın en büyük darbesine hazırlık yapılıyor. Eğitim kamusal bir hak olmaktan çıkarılıyor.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin dün katıldığı bir programda “12 yıllık zorunlu eğitimin azaltılmasının doğru olacağına yönelik bir kamuoyu oluştu. Hükümet olarak bir karar almak durumundayız.

O kararı aldığımızda paylaşacağız” açıklamasını yaptı. Ancak 1 milyonu aşkın öğretmenin, milyonlarca öğrencinin, velinin gündemi eğitim süresinin kısaltılması değil.

Onların gündemi öğrencilerin eşit, parasız, bilimsel, nitelikli, kamusal eğitim hakkına, öğretmenlerin ise eşit haklara sahip güvenceli, insanca yaşama, çalışma hakkına sahip olması.

Siyasi iktidarın kamusal, parasız, zorunlu eğitim hakkını çocukların ellerinden alma hazırlıkları yaptığını yaklaşık 2 yıldır BirGün’deki yazılarla, haberlerle, BirGün TV’de yayınlanan programlarla temel gündem oldu.

Bu yıl Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) temel gündeminin bu başlık olacağı ise açıklamalarla, siyasi iktidarın politikalarının sözcüsü olan platform, dernek, vakıf, sendika adıyla çeşitli sermaye gruplarının ve tarikatların da içinde olduğu yapıların hazırladığı çalıştay raporları ile fazlasıyla açıktı.

KAMUSAL HAK OLMAKTAN ÇIKARILIYOR

Eğitimin bir hak olmaktan çıkarıldığı, yalnızca satın alınarak ulaşılabildiği onlarca adım atıldı. Şimdi ise eğitimde yaratılan bu yıkımın en büyük darbesine hazırlık yapılıyor.

Eğitim kamusal bir hak olmaktan çıkarılıyor. Parasız, zorunlu eğitim hakkı sınıf mücadelesinin ve aydınlanma mücadelesinin bir kazanımı.

Paraya ve siyasi güce sahip olanların ulaşabildiği bir ayrıcalık olan eğitimin bir yurttaşlık hakkı, kamusal bir hak olması sınıf mücadelelerinin, emperyalizme karşı mücadelelerin ve aydınlanma mücadelesinin sonucuydu.

Cumhuriyet kurulmadan önce eğitim yalnızca bir avuç saray ve saray eşrafının, toprak ağalarının elindeki ayrıcalıktı. 19 milyonu aşkın nüfusun okuryazar oranı yüzde 3 ila yüzde 5 arasında değişiyordu.

Ülkemizde kamusal eğitim hakkı, parasız, zorunlu eğitim süresi Cumhuriyet’in ve yıllardır memleketin her yerinde sürdürülen eğitim hakkı mücadelesinin, emek mücadelesinin kazanımıdır.

HER ARGÜMANLARI POLİTİK BİR TERCİH

Müslüman Sanayici İş Adamları Derneği (MÜSİAD), Maarif Platformu gibi siyasi iktidarın politikalarının destekçisi, sözcüsü yapıların yaptıkları açıklamalar ve çalıştay raporlarında zorunlu, parasız eğitim süresinin kısaltılmasına yönelik üç ana argümanı öne sürüyorlar.

Her argüman aslında politik bir tercih ve amaçlananın ne olduğunun açık, fütursuzca itirafı. Birincisi; eğitime ayrılan bütçenin “büyük bir yük” olduğunu, “bu yükün devletin elinden alınması” gerektiğini söylüyorlar.

“Yeterince özel okulun, özel kursun, sertifika programının olduğunun parayla isteyenin eğitime ulaşabileceğini” söylüyorlar. “Önce lisenin, sonra ortaokulun zorunlu olarak kaldırılması gerektiğini, devlet okulu olacaksa da çocukların yarı zamanlı okula gittiği fabrika-okul, dershanesiz okul, sanayi-okul, cami-medrese-okul gibi esnek okul modellerinin uygulanması gerektiğini” söylüyorlar.

DEVLET OKULLARI DAHİ PİYASALAŞTIRILDI

Özel okulların devlet okullarına oranı AKP iktidarı döneminde ülke tarihinin en büyük oranına ulaştı. Bakan Tekin katıldığı programda devlet okullarında para toplanmadığını söylese de gerçeği herkes biliyor, yaşıyor.

Kayıt parası, katkı payı, proje sınıfı gibi isimlerle ve eğitime yeterli bütçenin ayrılmamasıyla, siyasi kadrolaşmayla özetle eğitim politikalarının sonucu olarak eğitim paralılaştırıldı.

Eğitim paralılaştıkça yoksulluğun, eşitsizliğin sonucu okul terkleri, okuldan kopuş her geçen yıl artıyor. Geçtiğimiz yıl bu sayı 1,5 milyonun üzerindeydi.

Ayrıca devamsızlık oranları açısından bakıldığında durum daha vahimdi. İlkokuldan itibaren devamsızlık oranları artıyordu. Örneğin meslek liselerinde yaklaşık iki öğrenciden, imam hatip liselerinde üç öğrenciden biri devamsız.

Okul terklerinin, devamsızların artışı da iktidara yetmiyor, çocukların okuldan kopuşunu hızlandıracak adımlara hız veriyorlar.

İkinci argümanları ise parasız, zorunlu eğitim süresinin erken yaşta işçiliği engellediği. Sermaye, patronlar erken yaşta, ucuz işgücü istiyor.

Bu yüzden çocuk işçi bulma merkezleri olan Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) yaygınlaştırıldı. Zorunlu eğitim süresini kısaltarak “patronlar için daha fazla çocuğu çocuk işçi haline getireceğiz, okulları, kamu kurumlarını çocuk işçi bulma kurumlarına dönüştüreceğiz” diyorlar.

 Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi, meslek ortaokullarının açılması, Kırıkkale ve Kocaeli gibi yerlerde sektör içi, sektöre entegre, bölge, ihtisas okullarının açılması gibi adımlarla organize sanayi bölgelerinde, ticaret bölgelerinde açılan okullarla meslek liselerinin de MESEM’lileştirilmesi, çocuk işçiliğinin ortaokul sıralarına indirilmesi konusunda adımlar atıldı.

Çocukların okuldan koparılması, çocuk işçi haline getirilmesi ile ilgili ciddi yol aldılar. Zorunlu, parasız eğitimin kısaltılmasına yönelik hazırlıkların büyük çoğunluğunu tamamladılar.

SERMAYE UCUZ İŞGÜCÜ TELAŞINDA

Üçüncü argümanları ise “zorunlu eğitimin yuva kurmaya engel” söylemi. Sözkonusu çocuklar 18 yaş altı, okul çağındaki çocuklar.

 Eğitim süresi azaltılmalı diyerek çocuk yaşta evliliklere çağrı yapıyorlar. Doğum oranları dünyanın her yerinde azalıyor. Ülkemizde de ülke tarihindeki en düşük orana yüzde 1,4’e düştü.

Sermaye ucuz, bedava işgücü bulamama telaşına düşmüş durumda. Kadınlar işsizliğin, yoksulluğun sorumlusu ilan edilerek hedef gösteriliyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı politikalarla, “kutsal aile”, “aile yılı” söylemleriyle ve parasız, zorunlu eğitim hakkını çocukların elinden alarak, eğitim süresini kısaltarak çocuk yaşta evliliklerin yaygınlaştırılmasını amaçlıyorlar.

“Fıtrat”, “kader” diyerek dini araçsallaştırıyor, sermayenin ucuz, bedava işgücü ihtiyacı için patronlar ne istiyorsa onu yapmaya hazırlanıyorlar.

Zorunlu, parasız eğitim süresinin kısaltılmasının, kaldırılmasının kaybedeni yoksul, emekçi halkın çocukları olacak. Kaybeden atama için yıllardır bekleyen, norm fazlası, öğretmen hareketliliği gibi isimlerle her geçen yıl artan bir şekilde fiili sürgünü yaşayan öğretmenler olacak.

Bu saldırıyı eğitimde birleşik mücadeleyi örerek durduramazsak kaybeden memleket olacak.BirGün

Etiketler :
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA