SON DAKİKA

DARICA HALK KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ (Akçaabat)

BUGÜN 6 MAYIS HIDIRELLEZ GÜNÜDÜR: Umut Mevsimi, Baharın Müjdeleyicisi, ilkbaharın en heyecan verici kısmı bugün!

Bu haber 06 Mayıs 2025 - 10:17 'de eklendi ve 2 views kez görüntülendi.
BUGÜN 6 MAYIS HIDIRELLEZ GÜNÜDÜR: Umut Mevsimi, Baharın Müjdeleyicisi, ilkbaharın en heyecan verici kısmı bugün!

BUGÜN 6 MAYIS HIDIRELLEZ GÜNÜDÜR: Umut Mevsimi, Baharın Müjdeleyicisi, ilkbaharın en heyecan verici kısmı bugün!

.

Trabzon’da Hıdırellez, yöneticilerin geleneklere önem vermemesi, öncü olmaması nedeniyle kutlamalar eskiye nazaran çok sönük geçiyor.

Eski günlerimizde mahalle komşuları bir araya gelerek 10-12 kilometre uzaklıktaki Hıdırnebiye yaya olarak çıkar, ritüelleri yerine getirirdik.

İnanışa göre o gün eğici, bükücü, kesici işler yapılırsa doğacak çocuklar, buzağılar, kuzular, oğlaklar da eğri büğrü doğarlar, sakat doğumlar, Hıdırellez günü yapılan eğici, bükücü işlere bağlanırdı.

Bunun için sandık, dolap, kapı açıp kapamak, çamaşır yıkamak, yufka açmak, demir tutmak, balık ayıklamak gibi işler çok sakıncalı sayılır. Özellikle gebe kadınlar bu tür uğraşlardan uzak dururlurdu.

-Hıdırellez eğrisinden sakınmak için o sabah evin bahçesine bir ocak kabak dikilir. Buna Hıdirlez kabağı denir. Kabağın tohumunu toprağa gömerken ”Bütün eğriler bu kabağın başına” sözü üç kez yinelenirdi.

Bu yıl Hıdırellez, Yomra ilçesine bağlı Kaşüstü Mahallesi’ndeki Cumhuriyet Parkı’na kurulan şenlik alanındaki kemençe ezgileri ve horon eşliğinde kutlandı.

El örmeleri ve kültürel eşyaların yer aldığı stantlar kuruldu, çocuklar için de oyun alanları oluşturuldu.

Şenlikte gençler ateşin üstünden atladı. Katılımcılar horon halkaları oluşturarak eğlendi.

Hıdırellez’i yeni nesil neredeyse bilmez. Çünkü bizim çocukluğumuzdaki Hıdırellez’in keyifle geçen günlerini onlar çoğunlukla yaşamamışlardır.

Yöremizde yaşattığımız geleneklerimiz uzun yıllarıdır yönetim sorunlarımızdan kaynaklı unutulmaya yüz tutmuştur.

İşte, O eski günlerimizin bir bayram havasında o günün gelmesini heyecanlar beklediğimiz hıdırellez geleneklerimizi hatırlayalım mı?

Eskiye ait örflerimiz, ananelerimiz unutulmaya yüz tutunca Hıdırellez bundan geri mi duracaktı. O da toplum hafızasından yavaş yavaş silinmeye başladı desek yeridir.

HIZIR İLE İLYAS’IN KAVUŞMA GÜNÜ

İnanış o dur ki, biri deryada diğeri karada yaşayan iki ezeli ve efsanevi kardeş vardır: Hızır ile İlyas.

Bunlar 365 günlük bir hasret ve ayrılığın bütün acılığını tattıktan sonra senede bir defa birbirine kavuşurlarmış. İşte o gün 6 Mayıs’tır.

Hıdırellez denilince bir özleyiş ve arzunun tatmini hissedilir.

Soğuk ve sıkıcı günlerden sonra canlanan tabiat karşısında duyulan haz ve zevkin sınırı yoktur. Bunun için o gün herkes kendisini kırlara, yeşilliklere, hayat ve harekete atar.

Solan ve ölen bir yılın unutulması, hayat bulan yeni bir yılın yaşanması, iki kardeşin birleştiği günlerden sonra başlar.

Ne takvimlerin kaydettiği fırtınalar ne de hırçın ve üzücü havalar artık eskide kalmıştır.

HIDIRELLEZ UNUTULMAZ, DAM ALTINDA DURULMAZ

Hıdırellez. haziranın birinci günü eski Kameri takvime göre mayıs ayının altıncı gününe tekabül eder. Bu, arkamızda uzun ve sıkıcı bir kışı bırakarak hakiki bahara girdiğimizin ve yüzümüzü yaza çevirdiğimizin ilk günüdür.

Eskiden Trabzon’da alışveriş merkezleri, kafeler olmadığından kötü havalarda erkekler kahvehanelere, kadın ve çocuklar evlere hapsolduğundan bütün kış süresince 4 duvar arasında yaşamaya mahkûm olan Trabzon halkı, bugün de kırlara, bayırlara çıkardı.

Bir mevsim boyunca birbirini göremeyen tanıdık dost ve ahbaplar Ruzi Hızır da birer mahşer haline gelen sayfiyelerde karşılaşıp buluşurlardı. 

Bu günü vesile ederek bir günlük dahi olsa israfa yol açmamak şartı ile her sene, neşe ve eğlence içinde yaşanılması icap eden hayırlı ve ananevi bir gün olarak bilinirdi. Eskilerin “Hıdırellez unutulmaz, dam altında durulmaz” dediklerini unutmamak lazım.”

ÇİFTEÇAMLIK’TA HIDIRELLEZ

Bugün Çifteçamlık neresidir diye sorsak ihtiyar delikanlılardan başka bilen bulunmaz. Çünkü eskinin kocaman çam, sedir ve ladin ağaçlarıyla bezeli olan çamlığın yerinde bugün bir mahalle ile Ahievren Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Hastanesi bulunmaktadır.

1940’lı yıllarda Boztepe henüz fidanlık halindedir. Dolayısı ile şehrin o yıllarda en önemli sayfiye alanı Soğuksu ve Çifteçamlık’tır.

Çifteçamlık’ın eski yıllarda şehir için bir önemi de Trabzon’da Hıdırellez’in en civcivli, şatafatlı, hatta haşmetli sahnesi oluşudur. Hıdırellez günü Çifteçamlık’ta toprak görünmeyecek tarzda zemin ailelerin serdiği halı ve kilimlerle dolar; horon, kemençe, davul zurna kırla giderdi.

Cemal Rıza Çınar 1940’lı yıllarda Hıdırellez’in Trabzon da nasıl geçtiğini köşesinde şöyle anlatır:

“Pek de sağlam söyleyemem amma yağmursuz geçen Hıdırellez’e 14 saat süren bütün eğlencesi ile dün şahit olduk. Uykusunu alamayanlar ses ve gürültülerle gözlerini açtılar:

-Kız, kömürü unutmadın ya?

-Semaver nerede?

-Tencereyi dikkatli tut, suyunu akıtırsın!

-Gözün çıkmasın! Az kalsın yalancı dolmaları dökecektin!

EĞLENCE GÜNÜ HIDIRELLEZ

Hıdırellez günü her sene pırıl pırıl bir havada geçmez. Burası Trabzon. Bahar aylarının sisi çisesi bitmez. Nitekim 1946 senesinde böyle olmuş. Bakın o günün Yeniyol gazetesi Hıdırellez gününü nasıl anlatmış:

“Bu yıl ki Hıderellez: havanın bazen sisli, çiseli olmasına rağmen çok eğlenceli, neşeli geçti. Sabahın erken saatinden akşamın geç vaktine kadar otobüsler, kamyonlar, otomobiller; kadın erkek, çoluk çocuk sınıfsız bütün şehir Soğuksu, Boztepe, Değirmendere, Ayasofya semtlerine taşındı durdu.

Kalabalık daha ziyade Soğuksu’da Çifteçamlık etrafında toplanmıştı. İçki, saz, söz, oyun, eğlence Trabzon’un göğsünü kaplamış, sanki bütün Trabzon sisli puslu hava içinde binbirgece masallarındaki şenliği yaşamaya susamış gibiydi. O derece de halk da eğlenme hevesi göze çarpıyordu.

Otobüslerin içinden şarkı, türkü, ahlar, heyheyler kulaklara çarparken, yer yer çimenlerde çamlıklar ve fidanlıklar altında ud, keman, kemençe seslerine katılan nameler çiftetelli şakırtıları, her tarafı şakratıyor, gelen geçenlere birer eğlence ve seyir manzarası arz ediyordu.

Yollarda grup grup horonlar göze çarpıyor, içkilerin ruhlarda beyinlerde, midelerde yaptığı malum tesir ve tezahür bütün çıplaklığıyla beliriyordu.

Trabzon 6 Mayıs günü tam manası ile eğleniyordu. 1 Mayıs bahar bayramı: Hıdırellez’in kendine mahsus özel eğlenmesi yanında çok sönük kalıyordu.”

Trabzon’un bugünlerde unutulmuş olan halk ozanı Baba Salim 1940’lı yıllarda Hıdırellez’i bakın nasıl mizahi bir dille anlatmış.

KALKTI

Hıdırellez dayandı, kışın takati kalktı.

Korkudan erkeklerin iki yakası kalktı

 

Bayanlar seferberlik ilân eder bu günde,

Birisi diğerine sanma çakası kalktı.

 

Kuzu dolmalar ile sarma bedest olarak

Taarruza geçtiler mi işin şakası kalktı.

 

Sabahtan Soğuksu’yu tutar keşif kolları,

Bir de baktın ordunun birden arkası kalktı.

 

Boyanmış yumurtalar bombalar gibi patlar,

Görürsün ki peşine ballı yufkası kalktı.

 

Kalkan balığı sonra kılıcı ele alır

Dehşetinden böreğin üstten şapkası kalktı

 

Pirincin, yağın, etin batmanından bahseyle,

Bugün için ortadan Baba okkası kalktı.

Bir başka sene Baba Salim Trabzon’daki Hıdırellez’i bu sefer düştü diye anlatmaya başlar:

DÜŞTÜ

Bu yıl ki ruzı Hızır gayretle fena düştü

Buna rağmen ehli zevk yine meydana düştü!

 

Kuzu dolması ile bütün kırlar süslendi

Börek, balık kokusu bütün her yana düştü!

 

Her birinin elinde koca yaprak dolması

Allah Allah boğazlar bombardımana düştü!

 

Boztepe’nin düzünde kimse görünmez oldu

Kadın erkek çocuklar müthiş dumana düştü!

 

 Sarhoşların naresi, kemençe davul zurna

Kimi seyir ediyor kimi horona düştü!

 

En önemli manzara ufak ufak çocuklar

Öyle mostor oldu ki kafa gerdana düştü!

 

Bu neşeli âlemde herkes kuzu yer iken

Bak işe ki ey Baba sana kaygana düştü!

HIDIRELLEZ EĞRİSİ:

Her yıl Mayıs ayının 6. günü yapılan Hıdırellez şenlikleri, yöremizde de bir bahar bayramı gibi yaşanır.

O gün hava elverişliyse kırlarda ya da deniz kıyılarında gün boyu eğlenilir. Hıdrellez günü kadın-erkek dernek yerlerine çıkarlar.

Oralarda küçük çapta bir dernek düzeni kurarak eğlenirler. Hıdrellez, bir eğlence günü olmanın yanı sıra pek çok inanışın da kaynağıdır. Bunlar;

-Hıdrellez günü hemen hemen herkes bir hıdrellez eğrisi korkusu yaşar.

İnanışa göre o gün eğici, bükücü, kesici işler yapılırsa doğacak çocuklar, buzağılar, kuzular, oğlaklar da eğri büğrü doğarlar. Sakat doğumlar, Hıdırel1ez günü yapılan eğici, bükücü işlere bağlanır.

Bunun için sandık, dolap, kapı açıp kapamak, çamaşır yıkamak, yufka açmak, demir tutmak, balık ayıklamak gibi işler çok sakıncalı sayılır. Özellikle gebe kadınlar bu tür uğraşlardan uzak dururlar.

-Hıdırellez eğrisinden sakınmak için o sabah evin bahçesine bir ocak kabak dikilir. Buna Hıdirlez kabağı denir. Kabağın tohumunu toprağa gömerken ”Bütün eğriler bu kabağın başına” sözü üç kez yinelenir.

Bu kabağın Hıdırellez günü yapılan tüm eğrilikleri kendinde toplayacağına inanılır. Nitekim Hıdırellez sabahı dikilen kabağın gerçekten eğri büğrü olduğu söylenir.

-Hıdırellez günü erken kalkıp yokuş çıkanların ömrü uzar.

-Hıdırellez günü suya tuz atılırsa tüm eğrilikler tuz gibi erir.

-Hıdırellezde denize mektup atılırsa o mektup Allah’a gider. Allah günahları bağışlar, dilekleri gerçekleştirir, dertleri dindirir.

-Evi olmayanlar Hıdırellez sabahı erkenden kalkarak bahçelerinde küçük bir ev modeli yaparlar. Böylece gelecekte istedikleri gibi bir eve kavuşacaklarına inanırlar.

HIDIRELLEZ’İN KÖKENİ VE ANLAMI

Hıdırellez, Türk kültüründe baharın gelişini müjdeleyen en önemli bayramlardan biridir. “Hızır” ve “İlyas” peygamberlerin buluştuğuna inanılan bu gün, Orta Asya Türk toplumlarından bugüne kadar ulaşan bir gelenektir.

Efsaneye göre, Hızır Peygamber’in ölümsüzlük suyu içtiği ve insanlara yardım ettiği, İlyas Peygamber’in ise suların ve denizlerin koruyucusu olduğu düşünülür.

Hıdırellez, bu iki kutsal şahsiyetin bir araya geldiği gün olarak kabul edilir ve insanlar bu günü sağlık, şifa ve bereket dilekleriyle kutlar.

Sabahın erken saatlerinde başlayan kutlama bölgenin en önemli kültürel etkinliklerinden biri olarak kabul ediliyor.

HIDIRELLEZ ATEŞİ VE DİLEKLER

Akşam saatlerinde yakılan büyük Hıdırellez ateşi, bayramın coşkusunu doruğa çıkarıyor. Ateşin üzerinden atlayan insanlar, kötülüklerden arındıklarına ve sağlık dolu bir yıl geçireceklerine inanıyor. Aynı zamanda bu ateş etrafında toplanan insanlar, dileklerini dualarla pekiştiriyor.

CAZI GECESİ:

Kırım’daki pirlerinin buyruğuna girerek tarlalardaki ürünlerin bereketini çalan, beşikteki bebeklerin canını alan kötü ruhlu kadınların varlığına inanılır.

Bu kadınlara Kırım kocakarısı ya da cazı adı verilir.

Geceleri el ayak çekildikten sonra örümcek biçimine girerek ocak zincirine tutuna tutuna evin içine inen bu kocakarılar, beşikteki bebeklerin ya sağlığını çalar ya da canını alırlar.

Cazıların çocukları boğmasını önlemek için beşiğin dört yanına kum serilir. Çocuğu boğmaya gelen cazı, önce kumları saymaya koyulur. Kumları saymaya kalkan cazı, çocuğun canını almaya fırsat bulamadan gün doğar.

Ayakbağı: Kimi çocuklar yürümekte geç kalır. Böyle çocuklar cuma günleri caminin önüne getirilir. Namazdan ilk çıkanlar arasında anasının ilki (anasının ilk çocuğu) olan bir kişi, çocuğun ayaklarına önceden bağlanan yumuşak bağı keser. Buna ayakbağı kesmek denir. Bundan sonra çocuğun yürümesini engelleyen bağın kesildiğine inanılır.

Ayakbağı kesmek, Hıdırnebi Kayası’nın tepesindeki ziyaret yerinde de uygulanır.

Geç yürüyen çocuklar, Hıdırellez günü Hıdırnebi Kayası’nın ziyaret yerine çıkarılır. Orada Hazreti Ali’nin atına ait olduğu söylenen iki ayak izi vardır. Bu izlere su doldurularak önce çocuğun ayakları yıkanır, arkasından da anasının ilki olan birisi ayakbağını keser. Ayakbağını Hıdımebi Kayası’nda kestirmenin daha etkili olduğu söylenir.

Halk kültürleri ve geleneklerine yöneticilerimiz el atarak yaşatılmasına önem verilmesi, öncü olunması dileğimizdir…

Etiketler :
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA