12:38 pm - HEMŞİRELER TÜKENDİ: “Hemşire değil bakanlığın hafiyesi gibi çalışıyoruz”
10:55 am - PAZARDA AÇLIK HAVASI VAR
9:40 am - ENFLASYON GELİRLERİ YEDİ!
2:10 pm - TRABZON’DAN TÜİK’E SERT ENFLASYON TEPKİSİ: Yoksulluğu rakamlarla gizleyemezsiniz
8:49 am - TÜİK, NİSAN AYI ENFLASYONUNU AÇIKLADI
7:52 am - ENAG, NİSAN AYI ENFLASYONUNU AÇIKLADI: Aylık yüzde 4,46 arttı, yıllık bazda yüzde 73, 88 oldu.
6:42 pm - GENEL KURUL İLANI
Sağlığımızın neferleri Hemşireler çalışma koşullarının ağırlığı, maaşlarının yetersizliği, mobbing, liyakatsız atamalar nedeniyle sorunlar yaşıyor.
“İnsanüstü güçle çalışıyoruz” diyen hemşireler, seslerinin duyulmasını ve taleplerinin görülmesini istiyor.
Türkiye’de ebe ve hemşireler çok sayıda sorunla boğuşuyor. Gerek hemşire ve ebe sayısının azlığı gerek iş yükü ve mobbing, tükenmişliğe yol açıyor. Bu durum kamudan istifalara ya da yurtdışına göçü beraberinde getiriyor.
Türkiye’de 100.000 kişiye düşen ebe-hemşire sayısı 356 iken bu oranın Avrupa Birliği’nde (AB) 890 ve OECD ülkelerinde ise 1002’lerde olması dikkat çekiyor.
Sağlık emekçileri “Hemşire gibi değil bakanlığın hafiyesi gibi çalışıyoruz. Yoksulluk sınırının üzerinde tek kalem maaş istiyoruz. Sekreterlik, hafiyelik değil mesleğimizi icra etmek istiyoruz” diyerek taleplerini sıraladı.
12-18 Mayıs Hemşirelik Haftası nedeniyle açıklama yapan Birlik ve Dayanışma Sendikası, hemşirelerin yaşadığı sorunlara dikkat çekti.
Sendika adına açıklamayı yapan İstanbul İl Temsilcisi Hemşire Gülden Eroğlu, meslekte hak ettikleri maaş ve itibarı görmediklerini söyledi.
“STRESLE ÇALIŞIYORUZ”
Hemşire Eroğlu “Aile sağlığı merkezinde çalışan hemşireler olarak birime kayıtlı hasta sayımız çok fazla, gebe izlem, bebek izlemi, laboratuvar hizmetleri gibi asıl görevlerimize yeterli zaman ayıramıyoruz.
Aşı redlerinde hastalardan zorunlu imza talep etme, ulaşılamayan hastaya ev ziyareti, adresinde bulunamazsa muhtara gidip sorma gibi hemşire görevi olmayan insanüstü güçle ve stres ile çalışmaktayız” dedi.
Bakanlığın hastalara ulaşmayı zorunlu tuttuğu için telefon ile iletişime geçerek Aile Sağlığı Merkezine davet ettiklerini ancak bu durumda bazen hakarete, tehdide varan söylemlerle karşılaştıklarını anlatan Eroğlu, şöyle devam etti:
“Yenidoğan bebeğin topuk kanı redleri, aşı redlerinde hastalara hiçbir yaptırım uygulanmazken bizler maaş kesintilerine maruz bırakılıyoruz.
Zaten yoksulluk sınırının çok altında aldığımız maaşlarımızdan kesintiler yapılmaktadır ve bu kesintiler ciddi rakamlardır yapılan kesintilere itiraz edildiğinde eğer kabul görürse kesilen miktar 3-4 ay sonra bize eksik yatırılmakta.”
“İŞİMİZİ YAPALIM”
Hemşire maaşlarının hekimlerin performansına, onların izin kullanıp kullanmamasına, bakılan hasta sayısına bağlı olarak belirlendiğine de dikkat çeken Eroğlu, “Bu kadar özveri ve emekle çalışarak bu meslekte hak ettiğimiz itibar saygı değer ve ücreti almamaktayız.
Asıl işimiz olan koruyucu sağlık hizmetleri, kanser taramaları, bebek izlemleri için ayırmamız gereken zamanda evrak doldurma, hastayı ikna etme hastadan imza alma, hastaları sokak sokak arama gibi işlemlere daha çok zaman harcamaktayız.
Bakanlığın bizi eleman veya çalışan olarak nitelendirmesini kabul etmiyoruz. Biz Aile Sağlığı Merkezinde öncelikle kendi unvanımız olan ‘hemşire’ adının kullanılmasını talep ediyoruz.
Tüm kamuda ve özel sektör çalışanlarının hakkı olan ücretsiz yıllık izin, doğum izni ve hastalık izni haklarımızı istiyoruz. Yoksulluk sınırının üzerinde tek kalem maaş istiyoruz. Sekreterlik, hafiyelik değil mesleğimizi icra etmek istiyoruz” dedi.
İŞ YÜKÜ FAZLA
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) da yaptığı açıklamada “Sağlık ekibinin en önemli parçası olan hemşireler sadece bu tarihler arasında hatırlanmak istenmiyor, sorunlarının çözülmesini talep ediyor” ifadelerini kullandı.
2023 yılında Türkiye’de 100. kişiye düşen ebe-hemşire sayısının 356, AB’de 890 ve OECD’de 1002 kişi olduğu kaydedilen açıklamada, özetle şu ifadelere yer verildi:
“Ebe ve hemşirelerin nüfus payına düşen sayıları AB ve OECD ülkelerine göre yetersizdir. İş yükleri de AB ve OECD ülkelerine göre daha fazladır.
Sağlık kurumlarına başvuru sayıları AB ve OECD ülkelerinde yılda 6,2 civarı iken Türkiye’de bu rakam kişi başı yıllık 11,4 civarına yükselmiştir. Yani AB ve OECD ortalamasının yarısından az personel ile onların iki katı başvurucuya hizmet etmek zorunda kalıyoruz.
Ülkemizdeki bir hemşire AB ve OECD ülkelerinde ki meslektaşlarının 4 katı çalışmakta ve neredeyse onların yarısı ücret almaktadır. Özellikle emekliliğe yansıyan temel ücrette ‘dönüşüm’ politikaları ile yıllar içinde gerileme yaşanmıştır.
Hemşireler de diğer sağlık emekçileri gibi kısmen de olsa gelirlerini arttırmak için daha fazla mesai ve nöbet tutmaya başlamıştır.
Yine döner sermaye, teşvik vb. uygulamalar ile yapılan ücretlendirme yöntemi nedeni ile en temel hak olan dinleme hakkı dahi kullanılamamakta, yıllık izinlere dahi ayrılmamaktadırlar.
İş yerlerimizde liyakatsiz yöneticilerin mobbingi, siyasal şiddeti ve ekonomik şiddeti yanında uygulanan politikalar nedeni ile sağlık hizmetine yeterince ulaşamayan hasta ve yakınları tepkisini sisteme göstermesi gerekirken ilk ulaştığı sağlık emekçisine şiddet olarak göstermektedir. Bu sömürü düzeninde hemşireler yoruldular, tükendiler, hatta yaşamlarını yitirdiler.”
HEMŞİRELER NE İSTİYOR?
Bu gerçekleşinceye kadar bağımsız bir meslek grubu olan hemşirelerin yaptığı her işlem (enjeksiyon, serum, tansiyon ölçme, hasta bakımı vb.) kendi adlarına işlem puanı olarak işlenip karşılığı olan teşvik ödemesi verilsin.