11:18 am - İLAÇ KRİZİ RESMİ RAKAMLARIN ÇOK ÜSTÜNDE: Şirketler ilaçları piyasaya sunmuyor!
10:54 pm - AKP’NİN ‘GİZLİ’ ELEKTRİK ZAMMI: Elektrik faturaları 45 milyonu çarpacak!
2:19 pm - METEOROLOJİ’DEN 6 İL İÇİN KIRMIZI ALARM: Saat vererek sel uyarısı yaptı
7:50 am - VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI
8:21 pm - TRABZON AMATÖR FUTBOLUNUN DUAYENİ VEFAT ETTİ!
9:40 pm - TRABZON’DA “BEYAZ BASTON” İÇİN FARKINDALIK YÜRÜYÜŞÜ: “Engel Yok, Anlayış Olsun”
9:29 pm - KTÜ YENİ DİŞ HASTANESİ 2025 YILI BİTMEDEN AÇILMALI
8:13 pm - TRABZON KASAPLAR ODASINDAN TEPKİ: İşte o yüzden “Devletin et satması doğru değil”
9:04 pm - METEOROLOJİ’DEN 16 İL İÇİN SARI KODLU UYARI: Sağanak ve kar yağışı bekleniyor
8:50 pm - TRABZON’DA BALIK FİYATLARI ARTTI! Hamsi fiyatı rekor kırıyor
Erdoğan’ın müjde gibi açıkladığı düzenleme doğan çocukların bakımını kamusal sorumluluktan çıkararak tamamen hane içine ve özellikle kadınların sırtına yüklüyor.
İktidarın aileci politikalarını pekiştiren düzenleme toplumsal cinsiyet eşitsizliğini kurumsallaştırıyor.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Kabine toplantısının ardından açıkladığı ve Resmi Gazete’de yayımlanan haftalık 20 saatlik yarı zamanlı çalışma düzenlemesi, kadını kamusal yaşamdan uzaklaştıran yeni bir dönüşümün kapısını aralıyor.
Yönetmelik, kadın ve erkek memurlar için eşit uygulama içeriyor gibi sunulsa da uygulamada toplumsal cinsiyet eşitsizliği dikkate alındığında esas olarak kadınları hedef alıyor.
Doğan çocukların bakımını kamusal sorumluluktan çıkararak tamamen hane içine ve özellikle kadınların sırtına yüklüyor.
Yönetmeliğe göre, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi kadın ve erkek tüm çalışanlar, çocuklarının doğumundan itibaren ilköğretim çağına başlayana kadar yarım zamanlı çalışma imkânından faydalanabilecek.
Doğum yapan kadın memurlar, analık veya ücretsiz izinleri sonrasında, eşi doğum yapan erkek memurlar da babalık izinleri sonrasında bu haktan yararlanmak için başvurabilecek.
MAAŞ VE SOSYAL YARDIM YARIYA DÜŞECEK!
Yönetmeliğin 12’inci maddesinde açıkça yer alan ‘yarım zamanlı çalışan memura, yarım zamanlı çalışmaya başladığı tarihi izleyen aybaşından itibaren mali haklar ile sosyal yardımlarına ilişkin her bir ödeme unsurunun yarısı esas alınarak ödeme yapılır’ ifadesi ile maaş ve sosyal yardım yarıya düşecek. Ayrıca kademe ilerlemesi yavaşlayacak ve emeklilik hakkı da gecikecek.
2025’in “Aile Yılı” ilan edilmesiyle birlikte şekillenen bu yeni istihdam politikası, kadınları hem iş gücünden hem de sosyal güvencelerden kademeli biçimde dışlamayı amaçlayan bir sürecin parçası.
Kamusal kreş, bakım hizmetleri ve destek mekanizmaları yerine, esnek çalışma adı altında kadınlara düşük ücretli, güvencesiz ve geleceksiz bir istihdam modeli dayatılıyor.
Böylece kadınlar, neoliberal politikaların ihtiyaç duyduğu ucuz emek rezervine dönüştürülüyor, görünürde istihdamda tutulurken aslında tam zamanlı sosyal dışlanmaya maruz bırakılıyor. Ayrıca toplumsal eşitsizlikleri derinleştirilerek kadınların özgürlük alanları daraltılıyor.
Çocuk bakımının kamusal hizmet kapsamında sunulmaması, devletin sorumluluğu kadınların üzerine yıktığı bir eşitsizlik düzeni yaratıyor.
Oysa 1987 yılında çıkarılan kamu kurumlarında Çocuk Bakım Evleri açılması hakkındaki yönetmelik gereği 0 ile 6 yaş arası en az 50 çocuğun bulunması halinde kreş açma zorunluluğu olmasına rağmen kamu kreşlerinin sayısı, kemer sıkma politikalarından nasibini alarak yıllar içerisinde azaldı.
KAMUDA KREŞ YOK
2008 yılında 497 olan kamu kreşleri sayısı 2016 yılında 56’ya geriledi. Kamudaki kreş sayısına ilişkin güncel bilgi ise paylaşılmıyor.
Ancak Büro Emekçileri Sendikası Araştırma Birimi’nin (BES/AR) 49 ilde gerçekleştirdiği kapsamlı çalışmaya göre, kamu kurumlarında görev yapan çalışanların büyük çoğunluğu çocuk bakım hizmetlerine erişimden mahrum bırakılıyor. Araştırmaya, Türkiye genelinde toplam 343.121 büro çalışanını temsilen seçilen 3.702 kamu emekçisi katıldı. Katılımcıların yüzde 56,94’ü 0-6 yaş aralığında çocuğu olduğunu, yüzde 99,2’si çalıştığı kurumda kreş bulunmadığını ifade etti.
Araştırmada dikkat çeken bir diğer veri ise ebeveynlerin yüzde 14,15’inin gelirinin yetersiz olması nedeniyle çocuklarını kreşe gönderemediği gerçeği oldu.
Öte yandan çocuğunu özel kreşe göndermek zorunda kalan çalışanların yüzde 21,83’ü her ay 10.015 bin TL arasında bir ücret ödüyor. Bu rakam, çoğu kamu emekçisinin maaşının üçte birine denk geliyor.
Tüm bu veriler, kamu çalışanlarının çocuk bakımına ilişkin taleplerinin yıllardır görmezden gelindiğini ve kamusal hizmetlerin sistematik olarak geri çekildiğini ortaya koyuyor.
SEÇENEK BIRAKILMIYOR
Türkiye’de 0-6 yaş döneminde bulunan çocukların yüzde 86,7’sine anneleri bakıyor. Erken çocukluk dönemi bakım hizmetlerinin yetersizliği nedeniyle iş gücü piyasasına hiç girememiş ya da çocuk olduktan sonra işinden ayrılmış kadınlar, sosyal hizmetlerin ucuz ikamesi olarak değerlendiriliyor.
Kadın istihdamının Avrupa ortalamasının oldukça altında kalması, kadınların üst düzey pozisyonlarda ve karar alma mekanizmalarında sınırlı şekilde yer alması, büyük çoğunluğunun kayıt dışı ya da güvencesiz koşullarda çalışmak zorunda bırakılması, kadının ev içi bakım yüküyle doğrudan bağlantılı olduğunu ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yapısal boyutunu gözler önüne seriyor.
Hükümet bir yandan doğum oranlarını yükseltmek için kadınların bedenleri üzerinde tahakküm kurmak istiyor. Diğer taraftan doğan çocukların bakımı noktasında üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmiyor.
Kadınlara esnek, yarı zamanlı, kısmi süreli, ev eksenli, son derece güvencesiz istihdam biçimlerinin dışında seçenek bırakılmıyor.BirGün