6:57 pm - “ÇORBA YASA” TEPKİSİ BÜYÜYOR: ‘Derelerin Kardeşliği’nden sert çıkış!
9:32 pm - “BUGÜN ZEYTİN, YARIN FINDIK”: Harşit Vadisi Platformu’ndan Torba Yasaya Tepki
10:47 am - BENZİN VE MOTORİNE TARİHİ ZAM! Fiyatlar uçtu! Tabelaya yansıdı, yaşama ağırlığı çöktü
4:52 pm - DÜĞÜNÜMÜZ VAR
10:19 am - AKARYAKITA ÜST ÜSTE ARTIŞLAR DEVAM EDİYOR! Bu gece yarısı dev bir zam daha geliyor!
6:23 pm - DÜĞÜNÜMÜZ VAR
9:56 am - BÜTÇEYİ BİTİRDİLER: Yoksulluk kaldı
10:39 pm - BENZİN VE MOTORİNE ZAM FIRTINASI
10:14 pm - MOTORİNE BU GECE BİR DEV ZAM DAHA GELDİ!
Torba yasa Meclis’e gelmeden önce tepkiler büyüyor. Artvin, Ordu ve Karadeniz’in çevre platformları ortak açıklamayla doğa katliamına karşı ayakta.
Trabzon Atatürk Alanı’nda Derelerin Kardeşliği Platformu, Yeşil Artvin Derneği ve Ordu Çevre Derneği’nin ortak düzenlediği basın açıklamasında çevrecilerden Torba Yasa’ya sert tepki geldi. Platform adına açıklamayı Metin Serdar yaptı.
Platform adına açıklamayı okuyan Metin Serdar, “Bugün buradayız, çünkü yarın çok geç olabilir.
Salı günü Meclis’e getirilecek olan felaket yasası – yani Torba Yasa – sadece hukuki bir düzenleme değil, topyekûn bir doğa katliamının ilanıdır.
Bizler bu toprakların sesi, derelerin yankısı, zeytinliklerin kök salmış vicdanı olarak bir aradayız” dedi.
Serdar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yaşam alanlarımızı sermayeye peşkeş çeken bu yasa teklifine karşı susmayacağız. Çünkü bu sadece bir çevre meselesi değil; bir halkın toprağına, suyuna, ormanına sahip çıkma mücadelesidir. Bugün, bu mücadeleye omuz vermek için buradayız.
Biz yaşam alanı savunucuları, toprağını, suyunu, ormanını, dağını, yaylasını, zeytinliğini seven ve sahip çıkan insanlar olarak buradayız. Altın için, kömür için, enerji için bu ülkenin dört bir yanını delik deşik etmeye çalışanlara karşı sesimizi yükseltiyoruz.
Bugün Meclis’e getirilen ve “Çorba Yasa” diye adlandırdığımız bu torba yasa teklifi; ne doğayı, ne insanı, ne de geleceğimizi umursamaktadır.
Bu yasa, yalnızca sermayeye yeni alanlar açmak, yerli-yabancı şirketlerin önünü açmak ve halkın söz hakkını elinden almak için hazırlanmıştır.
Yasada öyle maddeler var ki, bırakın halkı dinlemeyi, devletin kendi kurumlarını bile devre dışı bırakmak istiyorlar.
Şöyle düşünün: Bir şirket geliyor, dağın ortasında maden aramak istiyor.
Normalde buna izin verilmesi için halkın görüşü alınmalı, çevreye etkisi araştırılmalı, kurumlar tek tek değerlendirme yapmalı. Ama bu yasa diyor ki: “Eğer kurum 3 ay içinde cevap vermezse, sanki olumlu yanıt vermiş gibi kabul edilecek.”
Yani susan, onaylamış sayılacak! Halkın haberi dahi olmayacak. Bu nasıl bir adalettir, bu nasıl bir vicdandır? Yetmiyor.
Ruhsat alan şirket, ister kıyıda ister ormanda ister sit alanında olsun, ‘arama faaliyeti yapıyorum’ diyerek 3 yıl boyunca istediğini yapabilecek. Sonra da “Burada maden yokmuş” deyip gidecek.
Ardından da aynı alana “orman niteliğini kaybetti” diyerek otel dikecekler, enerji tesisi kuracaklar. Böylece her yer rant alanına çevrilecek.
En acı olan ne biliyor musunuz? Bu yasayla artık şirketler, çay bahçelerinin, fındık bahçelerinin zeytinliklerin üzerine göz dikebilecek.
“Enerji için lazım” diyerek yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarını, fındık ağaçlarımızı, çay tarlalarımızı sökecekler, zeytinliklerimizi, fındıklarımızı kökleyip başka yere taşıyacaklar. Eğer olmazsa kesecekler.
Yerine başka bir alanda 10 yıllığına zeytinlik tahsis edecekler. O ağaç tekrar tutacak mı, tekrar meyve verecek mi? Kimse bilmiyor. Ama halkın elindeki zeytinlik, fındıklık, çaylıklar gidiyor, yerine belirsiz bir gelecekle avunması isteniyor.
Oysa bunlar sadece bir ağaç değildir; yaşamdır, geçimdir, kültürdür, barıştır.
Ayrıca, “çevreye uyum teminatı” dedikleri güya doğayı koruma bedeli de sözde kalıyor. Şirket faaliyetini bitirdiğinde ortalık savaş alanına dönüyor.
O araziyi eski haline getirmesi için başta yatırdığı teminat, enflasyonla pula dönüyor. Devlet, “cezasını kestim” diyerek işin içinden sıyrılıyor, doğa ise olduğu gibi kalıyor: talan edilmiş, tahrip olmuş bir şekilde.
Kısacası; bu yasa bir işgal belgesidir. Toprağımızı, suyumuza, yaylamıza, köyümüze, geçmişimize ve geleceğimize el koyma girişimidir.
“ÇED sürecini kısaltıyorum” diyenler aslında halkın itiraz hakkını ortadan kaldırmak istiyor. “Ruhsatı kolay veriyorum” diyenler aslında şirketleri ödüllendiriyor. “Kritik maden” diye her taşı sermayeye kutsal ilan ediyorlar. Ve bunu “kamu yararı” adı altında yapıyorlar.”
Bu yasa geri çekilmelidir!
Serdar, şöyle devam etti:
“Bütün halkımıza çağrımızdır: Susma! Sessizlik zehirdir. Eğer bu yasaya karşı birlikte ayağa kalkmazsak, yarın nefes alacak bir orman, içilecek bir su, dikilecek bir fidan kalmayacak.
Bu yasa sermayenin yasasıdır. Bu yasa, halkın değil, paranın yararınadır.
Ama biz mücadele edeceğiz. Bugün olmasa ne zaman? Ölümümüzü istiyorlar. Ya bugün teslim olacağız ve öleceğiz ya da gelecek nesillerimize yaşanabilir bir dünya bırakacağız.
Vadilerde, yaylalarda, köy meydanlarında, şehirlerin sokaklarında hep bir ağızdan söyleyeceğiz:
Doğamız satılık değildir!
Geleceğimiz pazarlık konusu olamaz!
Toprak bizimdir, yaşam bizimdir, mücadele bizimdir. “Taka