SON DAKİKA

DARICA HALK KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ (Akçaabat)

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Bu haber 30 Ağustos 2020 - 8:09 'de eklendi ve 193 views kez görüntülendi.
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
BÜYÜK TAARRUZ KURTULUŞ SAVAŞI VE 30 AĞUSTOS NEDEN ÖNEMLİ
13 Kasım 1919’da Birinci Dünya Savaşı’nın galibi İtilaf Devletleri İle Limni adasının Mondros Limanı’nda demirli Agamemnon zırhlısında, 30 Ekim 1918 akşamı Mondros Mütarekesi imzalanır.
İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine dayanarak türlü bahanelerle Anadolu’yu işgale başladı.
Çanakkale’de destan yazılmasına rağmen, İtilaf donanması Çanakkale Boğazı’ndan geçerek İstanbul’a işgal etti.
Yunan ordusu ise 15 Mayıs 1919’da İtilaf Devletlerinin izniyle İzmir’e çıkarma yaptı.
Fransızlar Adana’ya, İngilizler Urfa, Maraş, Samsun ve Merzifon’a, İtalyanlar Antalya ve Anadolu’nun güneybatısına yerleşti.
Samsun ve çevresindeki Rumlar, 17-18 Mart 1919 tarihinde Samsun’a asker çıkaran İngilizleri de arkalarına alıp, yaptıkları çete baskınlarıyla kargaşa çıkararak bölgeyi İtilaf Devletleri’nin işgaline açmak istemektedirler.
1919 yılının mart ve nisan aylarında Rum çetelerinin saldırıları artmaya başlar ve Türk çetelerinin kargaşa çıkardığı iddia edilerek İngilizler, Osmanlı hükumetine 21 Nisan 1919’da bölgede asayişin sağlanması için nota verir. “Eğer siz asayişi sağlayamazsanız biz Samsun’a çıkıp bölgeyi işgal edeceğiz” anlamı taşıyan notanın ardından Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirilir.
İstanbul Şişli’deki evinden 16 Mayıs’ta annesi ve kardeşi ile vedalaşarak ayrılan Mustafa Kemal Atatürk’e, vapura binmeden, “Bandırma Vapuru’nun Karadeniz’de batırılacağı” istihbaratı iletilir.
Bağımsız ve ulusal egemenliğe dayalı yeni bir devlet kurulması gereğine inanan Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele’yi örgütlemek için 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı,
Ardından 21 Haziran’da Amasya Genelgesi’nin yayımlanması, İngiliz işgal yönetiminin baskısı altındaki İstanbul hükümeti ile ilişkilerin gerilmesi, ardından da Erzurum ve Sivas kongreleriyle birlikte işgalci güçlere karşı halkın desteğiyle Kurtuluş Savaşı başlatıldı.
Amasya Genelgesi ile Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararlar, milletin bizzat kendi azmiyle ve sivil halk unsurlarıyla ulusal egemenliğin sağlanacağının altı çizildi.
İşgalcilere karşı Türk milleti ‘Kuva-yı Milliye’ hareketini başlattı.
Bağımsız ve ulusal egemenliğe dayalı yeni bir devlet kurulması gereğine inanan Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele’yi örgütlemek için 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışı, kendisinin ifadesiyle “bir milletin uyanmasını” tetiklemiş oldu.
Ardından 21 Haziran’da Amasya Genelgesi’nin yayımlanması, İngiliz işgal yönetiminin baskısı altındaki İstanbul hükümeti ile ilişkilerin gerilmesi, ardından da Erzurum ve Sivas kongreleriyle birlikte işgalci güçlere karşı halkın desteğiyle Kurtuluş Savaşı başlatıldı. İşgalcilere karşı Anadolu halkı ‘Kuva-yı Milliye’ hareketini başlattı.
Mustafa Kemal Paşa ise 9 Temmuz itibariyle askerlik görevinden istifa edip bu mücadele sürecini sivil bir unvanla yürüttü. Tüm süreç Ankara’da 23 Nisan 1920’de kurulan Birinci TBMM tarafından yönetildi.
26 AĞUSTOS’TA BÜYÜK TAARRUZ
TBMM’nin açılması üzerine işgal güçleri tüm baskıcı politikalarını Atatürk ve silah arkadaşları üzerine yoğunlaştırdı. Özellikle Batı Cephesi’nde hareketlilik başladı.
Sakarya’da 22 gün 22 gece süren kanlı çarpışmaların ardından sonra, kamuoyunda ve TBMM’nde taarruz için sabırsızlık baş göstermişti. Gazi Mustafa Kemal Paşa, 4 Mart 1922’de Büyük Millet Meclisi’nin gizli bir toplantısında endişe ve huzursuzluk duyanlara açıklamalar yapmıştı.
“Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür” diyerek bir taraftan zihinlerdeki şüpheyi bertaraf etmeye çalışırken, diğer taraftan da orduyu son zaferi sağlayacak bir taarruz için hazırlıyordu.
Haziran 1922 ortalarında, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, taarruza geçmek kararını almıştı. Asıl amaç, yok edici bir meydan savaşı yapmak, düşmanı çabuk ve kesin bir sonuç alacak şekilde vurmaktı. Mustafa Kemal Paşa, ordu birlikleri arasında bir futbol maçı organize edilmesi bahanesiyle ordu komutanlarını Akşehir’e davet etti. Böylece Yunanlıların ve İşgal Devletlerinin dikkatleri çekilmeyecekti. 28 Temmuz gecesini, komutanlarla genel taarruz hakkında konuşarak geçirdi ve gereken direktifleri verdi. Mustafa Kemal Paşa, daha sonra 20 Ağustos 1922’de Ankara’dan Akşehir’e giderek, 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı düşmana taarruz emrini verdi. Çok gizli bir şekilde yürütülen bu olayları kamuoyundan saklamak maksadıyla, 21 Ağustos’da Çankaya köşkünde bir çay daveti verileceği gazete ve ajanslara bildirilmişti.
Düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra 26 Ağustos 1922’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz’u başlattı.
26 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa(Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) ile birlikte muharebeyi idare etmek üzere Kocatepe’deki yerini aldı.
Büyük taarruz burada başladı. Topçuların sabah saat 4:30’da taciz ateşi ile başlayan harekat, saat 5:00’de önemli noktalara yoğun topçu ateşi ile devam etti.
Piyadelerimiz, Sabah 6:00’da Tınaztepe’ye hücum mesafesine yaklaşarak, tel örgüleri aşıp, Yunan askerini süngü hücumu ile temizledikten sonra, Tınaztepe’yi ele geçirdiler.
Bundan sonra, saat 9:00’da Belentepe, daha sonra Kalecik-Sivrisi düşmandan temizlendi. Taarruzun birinci günü, sıklet merkezindeki 1. Ordu Birlikleri, Büyük Kaleciktepe’den Çiğiltepe’ye kadar 15 kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirdi.
5. Süvari Kolordusu düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulundu. 2. Ordu da cephede tespit görevini aksatmadan sürdürdü.
26 Ağustos günü Türk Ordusunun Büyük Taarruz’u, Genelkurmay Başkanlığı’nca TBMM’ne bildirildi. Bu haber Meclis’i coşturdu ve heyecanlı gösterilere vesile oldu.
27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken, Türk Ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçti. Bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insanüstü çabalarla gerçekleştirildi.
27 Ağustos saat 18:00’de, Afyon 8. Tümen tarafından kurtarıldı. Afyon kurtuluşun şanlı ve şerefli müjdesi olmuştu. Başkomutanlık karargahı ile Batı Cephesi Komutanlığı karargahı Afyon’a taşındı.
28 Ağustos Pazartesi ve 29 Ağustos Salı günleri, başarılı geçen taarruz harekatı ile düşmanın 5. Tümeninin çevrilmesi ile sonuçlandı.
29 Ağustos gecesi durum değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçerek muharebenin süratle sonuçlandırılmasını gerekli buldular. Düşmanın çekilme yollarının kesilmesi ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak, tamamen teslim olmalarını sağlama yolunda karar aldılar. Karar süratli ve düzenli bir şekilde gerçekleştirildi.
30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekatı Türk Ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı. Büyük Taarruz’un son safhası askeri tarihimize Başkomutan Meydan Muharebesi olarak geçmiştir.
30 Ağustos 1922 Başkomutan Meydan Muharebesi sonunda, düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak, Dumlupınar’da Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ateş hatları arasında bizzat idare ettiği savaşta tamamen yok edilmiş veya esir edilmişti.
Böylece tasarlanan kesin sonuç beş gün içinde elde edilmiş ve hazırlanan plan tam başarı ile uygulanmıştı.
30 Ağustos 1922’nin gurur verici zaferi ile Mustafa Kemal, kaçabilen düşmanın takip edilmesini ve üç koldan Ege’ye doğru ilerlemesini uygun buldu. “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri” diyerek, tarihi emrini 1 Eylül 1922’de verdi.
Yunanlılar, İzmir’e doğru kaçmaktaydı. Başta Yunan Ordusu Başkomutanı Trikopis olmak üzere çok sayıda esir ele geçirilmişti.
Ordumuz bu muharebede, on beş günde 400 kilometre katederek, 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’e girdi. Sabuncu Bel’den geçen 2. Süvari Tümeni, Mersinli yolu ile İzmir’e doğru akarken, bunun solunda 1. Tümen de Kadife Kale’ye doğru yürüyordu. Bu Tümenin 2. Alayı Tuzluoğlu Fabrikası’ndan geçerek Kordonboyu’na ulaştı. Yüzbaşı Şeref Bey Hükümet Konağına, 5. Süvari Tümenimizin öncüsü Yüzbaşı Zeki Bey Kumandanlık dairesine, 4. Alay Komutanı Reşat Bey de Kadife Kale’ye bayrağımızı çektiler.
İzmir’de askerlerimiz coşku içinde karşılandılar ve çiçek yağmuruna tutuldular. Süvarilerimizin Kordon boyundan geçişi çok görkemli idi. Kurtuluş zaferinin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, İzmir’in kurtuluşunu Belkahve’den seyretti. Türk Ordusunun, 400 kilometrelik bir mesafeyi savaşarak katedip İzmir’e ulaşması içerde ve dışarda hayret ve takdir uyandırdı.
Büyük Türk zaferi karşısında endişeye düşen ve o anda da İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını işgal altında bulunduran İtilaf Devletleri, savaşı durdurmayı ve Türklerin haklı isteklerini yerine getirmeyi kendi çıkarlarına uygun buldular.
Lord Kinross’a göre,”İngiltere, ciddi bir krizle karşı karşıya bulunduğunu anlamaya başlıyor. Halk, Türklerle yeni bir savaştan korkuyordu”.
11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Ateşkes Antlaşması’yla, silahlı çatışma durdurulduğu gibi, Edirne dahil Trakya’nın da Türkiye’ye bırakılacağı ve bir ay içerisinde Yunanlılar tarafından boşaltılacağı kabul edildi.
Anadolu’da Yunan politikasını yürüten İngiltere Başbakanı Lloyd George, bu gelişmeler üzerine istifa etti.
İŞTE, BU NEDENLE ÖZGÜRLÜKLERLE BEZENMİŞ TAM BAĞIMSIZ DEMOKRATİK PARLAMENTER SİSTEM İÇİN ‘BÜYÜK TAARRUZ VE 30 AĞUSTOS ZAFERİ’ ÇOK ÖNEMLİ…
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA